Limited Şirketlerde Ortağın Ortaklıktan Çıkması ve Çıkarılması
Av. Çiğdem AKKAN
GİRİŞ
6102 sayılı Türk
Ticaret Kanunu (TTK) ‘nda limited şirket ortağının ortaklıktan çıkması ve
çıkarılması konusunda birçok düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı
limited şirket hükümleri arasında özel olarak düzenlenmekte iken bir kısmı tüm
ticaret şirketlerine ilişkin ortak hükümler arasında yer almaktadır. Ticaret
şirketlerine ilişkin ortak hükümler arasında yer alan düzenlemeler, 6762 sayılı
TTK’da yer almayan yeni düzenlemelerdir.
Bu çalışmamızda öncelikle limited şirket ortağının
ortaklıktan çıkma hakkı, limited şirket hükümleri ve ticaret şirketlerine
ilişkin genel hükümlerde yer alan düzenlemeler ışığında incelenecek, daha sonra
aynı sistematik içinde limited şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması
üzerinde durulacak ve son olarak da çıkma ve çıkarılmanın sonuçları ile
özellikle ayrılma akçesi hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.
I. LİMİTED
ŞİRKETLERDE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKMASI
A.
TTK’DAKİ
LİMİTED ŞİRKET HÜKÜMLERİNDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKMA HAKKI
1. 1. Şirket
Sözleşmesinden Doğan Ortaklıktan Çıkma Hakkı
6102
sayılı TTK’da limited şirket ortağının ortaklıktan çıkma hakkını düzenleyen
hükümlerden ilki, TTK m. 638/I’dir. Bu hükme göre, şirket sözleşmesiyle ortağın
ortaklıktan çıkma hakkının bulunduğu düzenlenebilir ve bu hakkın hangi hallerde
kullanılabileceği düzenlenebilir.
TTK
m. 638/I’den çıkan ilk sonuç, ortağın şirket sözleşmesinde bir düzenleme
olmadıkça, kanunda düzenlenen diğer haller hariç, ortaklıktan çıkma hakkı
bulunmadığıdır. Buna göre, şirket sözleşmesine konan bir hükümle şirket
ortaklarının ortaklıktan tek taraflı bir irade beyanıyla çıkma hakkının
bulunduğu düzenlenebilir. Şirket sözleşmesiyle ortaklara çıkma hakkı tanınırken
bu hakkın belirli şartların gerçekleşmesi halinde kullanılabileceği yönünde bir
düzenleme yapılarak çıkma hakkının sınırlarının çizilmesi mümkündür. Bu durumda
ortaklar, şirket sözleşmesinde belirtilen şartlara uyarak tek yanlı bozucu
yenilik doğuran bir irade beyanıyla ortaklıktan çıkabileceklerdir. Pay
sahiplerinin ortaklıktan çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle baştan
düzenlenebileceği gibi, daha sonra yapılacak bir sözleşme değişikliği ile de
getirilebilir. Ortaklıktan
çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle düzenlenmişken bu hak daha sonra yapılacak bir
sözleşme değişikliği ile kaldırılabilir.
Ancak doktrindeki bir görüşe göre, şirket sözleşmesinde düzenlenen ortaklıktan
çıkma hakkı sözleşmesel müktesep hak niteliğinde olduğundan çıkma hakkını
ortadan kaldıran bir sözleşme değişikliği ancak tüm ortakların muvafakatiyle
mümkün olabilir
Bozucu
yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle çıkma iradesinin ortaklık tarafından
kabul edilmesi gerekmeyecek, şirkete ulaştığı anda çıkma iradesi sonuç
doğuracaktır. Ancak
şirket sözleşmesiyle çıkma beyanının sonuç doğuracağı ana ilişkin bir düzenleme
getirilmiş olabilir. Örneğin çıkma yönündeki irade beyanının ancak o hesap yılı
sonunda hüküm ifade edeceği kararlaştırılmış olabilir. Böyle durumlarda ulaşma
anında değil, şirket sözleşmesinde belirtilen zamanda çıkma gerçekleşecektir.
Çıkma iradesinin bildirilmesi şekle bağlı olmamakla birlikte ispat kolaylığı
bakımından ispatı mümkün kılan bir şekilde yapılması uygun düşecektir.
Şirket sözleşmesinde ortaklıktan çıkma bildiriminin belli bir şekil şartına
bağlanması mümkündür. Bu durumda çıkma beyanının bu şekle göre yapılması
gerekecektir. Şirket
tarafından şirket sözleşmesindeki şartların gerçekleşmediği ve bu nedenle çıkma
beyanının geçerli olmadığı kanaatinde olunması halinde buna yönelik bir tespit
davası açılması mümkündür.
2. Tüm
Ortakların Rızasıyla Ortaklıktan Çıkma Hakkı
Şirket
sözleşmesinde ortakların ortaklıktan çıkma hakkı konusunda bir düzenleme
yapılmamış ve aşağıda açıklanacak olan diğer çıkma şartları gerçekleşmemiş olsa
dahi ortaklardan birinin ortaklıktan çıkmak istemesi halinde diğer tüm ortaklar
buna rıza gösterirse ortaklıktan çıkma gerçekleşebilir.
Ancak bunun için tüm ortakların onayı yani oybirliği gerekir. Buna karşılık
BAŞTUĞ tarafından şirket sözleşmesinde açıkça öngörülmemiş olması halinde genel
kurul oybirliği ile karar verse dahi, ortağın ortaklıktan çıkmasının mümkün olamayacağı
savunulmaktadır.
3.
Haklı
Sebeple Ortaklıktan Çıkma Hakkı
TTK
m. 638/II’de ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkı düzenlenmiştir.
Hükme göre, limited şirket ortağı haklı bir sebebe dayanarak ortaklıktan
çıkmasına karar verilmesi için mahkemeye başvurabilir. Görüldüğü üzere haklı
sebebe dayanarak ortaklıktan çıkmanın mümkün olabilmesi için çıkmak isteyen
ortağın tek yanlı bir irade beyanı yeterli görülmemiş; ayrıca bir mahkeme
kararı bulunması gerekliliği aranmıştır.
Çıkmak
isteyen ortak tarafından şirket tüzel kişiliği aleyhine açılan bu davada,
mahkeme öncelikle ortağın dayandığı sebebin haklı bir sebep olup olmadığını
inceleyecektir. Haklı sebebin bulunup bulunmadığı somut olayın özelliklerine
göre belirlenmelidir. Örneğin; şirket sözleşmesiyle pay devrinin tamamen
yasaklanmış olması ve TTK m. 638/I’deki çıkma hakkının ortaklara tanınmamış
olması halinde ortağın ortaklık ilişkisinden kurtulabilmek için haklı sebeple
çıkma davası açması mümkündür. Ortağın ömür boyu ortaklık ilişkisi içinde
kalmaya zorlanması mümkün olmamalı ve bu durum bir haklı sebep olarak kabul
edilerek ortağın ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Haklı sebep, ortaklık ilişkisinin devamını, ortak için ağır bir külfet halinde
getiren sebeplerdir.
Haklı sebeple ortaklıktan çıkma davasında haklı sebep yanında, ayrıca bu haklı
sebebin o ortak için ortaklıkta kalmayı katlanılamaz bir hale getirmiş olması
da aranmalıdır.
Haklı sebep konusunda TTK m. 245 hükmünde kollektif şirketlere yönelik bir
düzenleme bulunmaktadır. Doktrinde bu hükmün limited şirketler için de
uygulanabileceği belirtilmiştir.
TTK m. 245’e göre; bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarında
şirkete ihanet etmiş olması, kendi kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret
unvanını veya mallarını kötüye kullanması, sürekli hastalık veya diğer bir
sebepten dolayı üstüne aldığı işleri yapmak için gerekli olan yeteneği ve
ehliyeti kaybetmesi gibi hallerin haklı sebep sayılacağı düzenlenmiştir.
Şirket
sözleşmesine getirilen bir hükümle hangi hallerin haklı sebep olarak kabul
edileceği düzenlenebilir. Böyle bir düzenlemenin bulunduğu hallerde, şirket
sözleşmesinde belirtilen hallerden birinin oluşması durumunda mahkeme haklı
sebeple çıkma davasını kabul etmelidir. Burada mahkemenin inceleyeceği husus,
şirket sözleşmesinde haklı sebep sayılan ve davacının dayandığı durumun oluşup
oluşmadığını incelemekle sınırlı olmalı; yoksa bu sebebin haklı olup olmadığı
tartışılmamalıdır.
Bu durumda da ortaklar şirket sözleşmesinde belirtilen haklı sebeplerle bağlı
olmayacaklardır. Şirket sözleşmesinde sayılmayan başkaca haklı sebeplerin
varlığına dayanarak da mahkemeden ortaklıktan çıkma talep edebileceklerdir.
Bu durumda mahkeme, dayanılan sebebin haklı sebep olup olmadığını da
inceleyecektir. Mahkemece verilecek karara karşı temyiz yolu açıktır.
Ortakların
haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle kısıtlanamaz,
başkaca ek şartlara bağlanamaz ve ortadan kaldırılamaz.
Zira, ortaklıktan çıkma hakkı ortaklar için mutlak ve vazgeçilemez bir hak
niteliğinde olup emredici bir hükümle düzenlenmiştir.
Buna karşılık doktrinde BAŞTUĞ tarafından savunulan görüşe göre, haklı sebeple
ortaklıktan çıkma hakkının dava açılması gerekmeksizin ortağın tek taraflı bir
irade beyanıyla kullanılabileceğinin şirket sözleşmesiyle kararlaştırılması
mümkündür.
4. Katılma
Yoluyla Ortaklıktan Çıkma Hakkı
a. Haklı
Sebeple Çıkma Davasına Katılma Yoluyla Ortaklıktan Çıkma
TTK
m. 639’da çıkmaya katılma düzenlenmiştir. Buna göre; ortaklardan biri
tarafından haklı sebeple ortaklıktan çıkma davası açılması halinde, şirket
müdürlerinin bu durumu gecikmeden diğer ortaklara bildirmesi gerekir. Bu
bildirim üzerine diğer ortaklardan her birinin bu sebebin kendisi için de haklı
bir sebep olması halinde çıkmaya katılma hakkı mevcuttur. Ortaklar çıkmaya
katılma hakkını, müdürler tarafından yapılan bildirimin kendilerine ulaştığı
tarihten itibaren bir ay içinde kullanmak zorundadır. Bu bir aylık süre hak
düşürücü süredir.
Müdürlerce
yapılacak olan bu bildirim yönünden kanun koyucu bir şekil şartı
düzenlememiştir. Buna rağmen, diğer ortakların çıkmaya katılma hakkının
bildirimin ulaşmasından itibaren bir aylık hak düşürücü süreye bağlanması
karşısında ispat kolaylığı açısından iadeli taahhütlü mektup yoluyla, noter
kanalıyla veya elden imza karşılığı tebliğ etmek suretiyle bildirim yapılması
uygun olacaktır.
Ortaklardan
biri veya birkaçı çıkmaya katılma hakkını kullanmak istiyorsa, bunu müdürlere
bildirmeli ve bir dava açarak haklı sebeple çıkma davasına katılmalıdır. Bu
durumda kanaatimizce tüm davalar birleştirilerek birlikte karara bağlanmalı ve
böylece ortaya farklı yönlerde kararlar çıkmasının önüne geçilmelidir.
b.
Şirket
Sözleşmesinden Doğan Çıkmaya Katılma Yoluyla Ortaklıktan Çıkma
Ortakların
çıkma hakkının TTK m. 638/I’e göre, şirket sözleşmesiyle düzenlenebileceğini
yukarıda açıklamıştık. Ortaklardan birinin şirket sözleşmesiyle kendisine
tanınan bu hakkı kullanması halinde, kanun koyucu diğer ortakların da dilerse
bu çıkmaya katılabilecekleri TTK m. 639’da düzenlenmiştir.
Katılma
hakkının kullanımı konusunda yukarıda “Haklı Sebeple Çıkma Davasına Katılma
Yoluyla Çıkma” başlığı altında açıkladığımız hususlar burada da geçerlidir. Tek
fark, burada katılma yoluyla çıkmak isteyen ortağın dava açmasının gerekmemesi
ve bir aylık süre içinde tek yanlı olarak katılma yoluyla çıkma iradesini beyan
etmesinin yeterli olmasıdır.
Kanun
koyucu tarafından getirilen bu düzenlemenin somut bir faydasının ve işlevinin
olup olmadığı tartışmaya açıktır. Zira, şirket sözleşmesiyle ortaklara çıkma
hakkı tanınması halinde her zaman, bu çıkma hakkının belirli şartlara
bağlanması halindeyse bu şartların gerçekleşmesi halinde her zaman ortakların
tek yanlı bir irade beyanıyla çıkma hakkını kullanması zaten mümkündür. Bu
durumda bu hakkını başka bir ortağın çıkma iradesine katılarak kullanmasının
ortağın durumunda ne gibi bir farklılık yaratacağı tarafımızca
anlaşılamamıştır.
B.
TTK’DAKİ
TİCARET ŞİRKETLERİNE İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKMA HAKKI
1.
Hâkim
Şirketin Hâkimiyetini Hukuka Aykırı Bir Şekilde Kullanması Halinde Ortaklıktan Çıkma
6102
sayılı TTK, şirketler topluluğu konusunda ayrıntılı düzenlemelere yer vermiş
olup m. 195’de hâkim ve bağlı şirketleri düzenlemiştir. Buna göre;
“a) Bir ticaret şirketi, diğer bir
ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;
1.
Oy
hakkının çoğunluğuna sahipse veya
2.
Şirket
sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan
sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya
3.
Kendi
oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay
sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,
b) Bir ticaret şirket, bir diğer ticaret
şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında
tutabiliyorsa,
birinci şirket hâkim, diğeri bağlı
şirkettir.”
Aynı hükmün 6. fıkrasında, buradaki “yönetim kurulu”
ibaresinin limited şirketlerde müdürleri ifade ettiği belirtilmiştir. TTK m. 202 ‘de hâkim şirketin bu hâkimiyetini, bağlı
şirketleri zarara uğratacak şekilde kullanamayacağı belirtilerek hâkim şirketin
hâkimiyeti hukuka aykırı olarak kullanması hali ve bundan doğan sorumluluk
düzenlenmiştir.
Konumuzun kapsamı itibariyle ayrıntıya girilmeyecek ve düzenlemenin sadece
ortaklıktan çıkma talep hakkı tanıyan kısmına değinilecektir.
TTK m. 202/II hükmüne göre; hâkimiyetin kullanılmasıyla
gerçekleşen ve bağlı şirket yönünden açıkça haklı bir sebebi bulunmayan önemli
esas sözleşme değişikliği işlemlerine ilişkin genel kurul ve yönetim kurulu
kararlarına karşı, bağlı şirkette pay sahibi olanların dava açma hakları
mevcuttur. Bu tür kararlara örnek olarak
kanun hükmünde, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih ve menkul kıymet
çıkarılması örnekleyici olarak sayılmıştır. Bu tür kararların varlığı halinde
pay sahibi, genel kurul kararına olumsuz oy verip bunu tutanağa geçirtmesi ya
da benzer konularda yönetim kurulunca alınmış bir karar varsa bu karara yazılı
olarak itiraz etmesi şartıyla dava açma hakkını haiz olacaktır. Pay sahibi
açtığı bu davada dilerse zararlarının tazminini, dilerse paylarının varsa borsa
değeri, yoksa ya da borsa değeri gerçeğe uygun düşmüyorsa gerçek değeri
üzerinden hâkim şirket tarafından satın alınmasını isteyebilir. Mahkeme
tarafından talebin kabul edilmesi halinde davacının sahip olduğu payların
gerçek değeri üzerinden davalı hâkim şirket tarafından satın alınmasına karar
verilecektir.
TTK m. 202/I-a hükmünde de hâkim şirketin hâkimiyetini,
bağlı şirkete kayba uğratacak şekilde kullanamayacağı; özellikle bağlı şirketi,
iş, varlık, fon, personel, alacak, borç devri gibi hukukî işlemeler yapmaya,
kârını azaltmaya veya aktarmaya, malvarlığını aynî ya da kişisel nitelikteki
haklarla sınırlandırmaya, kefalet, garanti, aval vermek gibi sorumluluklar
yüklenmeye, tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak veya durdurmak
gibi kararlar almaya zorlayamayacağı düzenlenmiştir. Hükümdeki sayım tahdidî
olmayıp örnekleyicidir. Önemli olan, işlemin kayba sebebiyet verebileceğinin ikna
edici şekilde ortaya konulabilmesidir.
Buna karşılık bağlı şirket bu şekilde birtakım kayıplara uğratılırsa en geç o
faaliyet yılı sonunda bunun denkleştirilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Bu denkleştirmenin yapılmamasının yaptırımı ise m. 202/I-b’de yer almaktadır.
Bu durumda bağlı şirketin her bir pay sahibinin, hâkim şirket ve onun yönetim
kurulu üyelerinden şirketin zararlarının tazminini isteme hakkı mevcuttur.
Açılan davada hâkim, davacının talebi halinde ya da re’sen, zararların tazmini
yerine 2. fıkradaki gibi pay sahibinin payının gerçek değeri üzerinden satın
alınmasına ya da duruma uygun düşen başka bir çözüme karar verebilir. Burada da
hâkimin taleple bağlı olmadığı açıkça düzenlenmiştir.
TTK m. 202’deki koşulların gerçekleşmesi ve bağlı
şirketin bir limited şirket olması halinde limited şirket ortağınca hâkim
şirket aleyhine açılan bir davada, sahip olduğu hisselerin gerçek değeri
üzerinden satın alınması talep edilir ve mahkeme tarafından dava kabul edilirse
ya da m. 202/I-b ‘ye göre hâkim re’sen bu yönde bir karar verirse, limited
şirket ortağının payları hâkim şirket tarafından satın alınacak, limited şirket
ortağı mahkemenin kararıyla şirketten çıkacaktır.
2. Şirket
Birleşmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkma
TTK
m. 136 vd. hükümlerinde şirket birleşmeleri düzenlenmiştir.
Buna göre şirket birleşmeleri, devralma şeklinde ve yeni kuruluş şeklinde
birleşme olarak ikiye ayrılır. Geçerli birleşmeler TTK m. 137’de sayılmıştır.
Buna göre; sermaye şirketleri, sermaye şirketleriyle, kooperatiflerle ve
devralan olmak kaydıyla kollektif ve komandit şirketlerle birleşebilirler.
TTK
m. 140’a göre birleşme halinde devrolunan şirketteki pay sahiplerinin hakları
korunmalı ve bu ortaklara devralan şirkette aynı oranda haklar sağlanmalıdır.
Konumuzun kapsamı itibariyle bu konuda ayrıntıya girilmeyecektir. TTK m. 141’de
ise ayrılma akçesi düzenlenmiştir. Buna göre birleşen şirketler, birleşme
sözleşmesine bir hüküm koyarak ortaklara seçimlik bir hak tanıyabilirler. Bu
hükümle ortakların, devralan şirkette pay ve ortaklık hakkı iktisabını ya da
devrolan şirketteki paylarının gerçek değeri üzerinden hesaplanacak bir ayrılma
akçesini seçebilecekleri düzenlenir. Birleşme sözleşmesine böyle bir hüküm
konması ve ortağın ayrılma akçesini tercih etmesi halinde, ortak, payının
gerçek değeri üzerinden hesaplanacak olan ayrılma akçesini alarak ortaklıktan çıkacaktır.
Bu durumda birleşen şirketler, ortaklarına kanunun öngördüğü bu seçimlik hakkı
tanıyıp tanımamakta özgürdür. Eğer bu hakkı tanımış ve ortaklardan biri ya da
bir kaçı ayrılma akçesini seçmişse, bu ortaklar ayrılma akçelerini alarak kendi
iradeleriyle ortaklıktan çıkarlar. Bu hükmün amacı, şirket birleşme işlemini
onaylamayan ve ortaklığını sürdürmek istemeyen ortaklara çıkma hakkı tanımaktır.
3. Şirket
Bölünmesi Halinde Ortaklıktan Çıkma
TTK
m. 159 vd. hükümlerinde şirket bölünmeleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Böylece Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerinden ibaret olan şirket bölünmesi
konusundaki yasal düzenlemeler, TTK bünyesine alınarak sistem detaylı bir
şekilde yasal temele oturtulmuştur. Konunun çok kapsamlı olması nedeniyle bu
çalışmamızda sadece çalışmamız ile bağlantılı noktalara çok kısaca
değinilecektir.
Şirket
bölünmeleri genel itibariyle tam bölünme ve kısmî bölünme olarak ikiye ayrılır.
Tam bölünmede bölünen şirket, bölünmenin ticaret sicile tesciliyle infisah
eder. Kısmî bölünmede ise şirketin sadece bir kısmı bölünerek ayrılmakta, kalan
kısım ile bölünen şirket varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
TTK
m. 161’e göre bölünen şirket ortaklarına, bölünmeye katılan tüm şirketlerde
mevcut payları oranında pay tahsis ediliyorsa buna oranların korunduğu bölünme
denir. Buna karşılık bölünmeye katılan şirketlerin bazılarında mevcut pay
oranından daha az, bazılarındaysa daha fazla pay tahsis edilerek denge
sağlanmaya çalışılıyorsa buna da oranların korunmadığı bölünme denir. Oranların
korunmadığı bölünmede bölünme kararı TTK m. 173/III’e göre, devreden şirkette
oy hakkını haiz ortakların yüzde doksanı ile alınır. Oranların korunmadığı
bölünmeyi bir örnekle açıklamayalım. (X)A.Ş. ‘de ortak olan A %40 paya
sahiptir. (X) A.Ş. kısmî bölünmeye girer ve şirketin bir kısmı bölünerek (Y)
A.Ş.’ye devrolur. A’nın (Y) A.Ş.’de pay oranı % 25’dir. Bu durumda oranlar
korunmamıştır; ancak A’nın (X)A.Ş.’deki payı % 55’e çıkarılarak denge
sağlanmıştır. Konumuzla bağlantılı olan nokta, oranların korunmadığı
bölünmedir. Şöyle ki; hükmün gerekçesini incelediğimizde yukarıdakine benzer
bir örnek verildikten sonra oranların korunmadığı bölünmelerde bazı ortakların
devralan ve yeni kurulan şirkette pay iktisap ederken bölünen şirketten tamamen
ayrılabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, bölünen bir limited şirketin
ortağı, devrolunan şirkette pay sahibi olurken bölünen şirketten tamamen
ayrılabilir. Sonuç itibariyle, bölünme işlemiyle ortaklıktan çıkmak mümkündür.
4. Şirketin
Tür Değiştirmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkma
Şirketlerin
tür değiştirmesi hakkındaki düzenlemeler TTK m. 180 vd.de yapılmıştır.
Geçerli olan tür değiştirmeleri TTK m. 181’de düzenlenmiştir. Buna göre bir
sermaye şirketi başka bir sermaye şirketine ya da kooperatife dönüşebilir. Çalışmamızın
kapsamı itibariyle tür değiştirmeye ilişkin ayrıntılı bilgi verilmeyecektir.
Konumuz
kapsamında incelenmesi gereken nokta, birleşme ve bölünmelerde olduğu gibi, tür
değiştirme halinde de tür değiştiren şirketin ortaklarına ortaklıktan çıkma hakkı
tanınıp tanınmadığıdır. Tür değiştirmeye ilişkin hükümler incelendiğinde bu
konuda açık bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir. Ancak ortakların
paylarının ve haklarının incelenmesine ilişkin ortak hüküm niteliğindeki TTK m.
191/I hükmüne bakıldığında; “Birleşmede,
bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının
gereğince korunmamış veya ayrılma karşılığının uygun belirlenememiş olması
halinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının Türkiye
Ticaret Sicil Gazetesinde ilanından itibaren iki ay içinde, söz konusu
işlemlere katılan şirketlerden birinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye
ticaret mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını
isteyebilir.” şeklinde bir düzenleme yapıldığı görülmüştür. Hükmün
lafzından çıkan sonuç nedeniyle, doktrinde kabul edilen bir görüşe göre, tür
değiştirme halinde de ayrılma karşılığından söz edildiğine göre, şirketin tür
değiştirmesi, ortağa ayrılma akçesi karşılığında çıkma hakkı sağlayacaktır.
Sonuç
itibariyle, limited şirketin anonim şirkete veya kooperatife dönüşmesi kararı
alınırsa o limited şirket ortağı ayrılma akçesini alarak şirketten çıkma
hakkına sahiptir.
C. PAYIN
DEVRİ YOLUYLA ORTAKLIKTAN ÇIKMA
aa. Genel Olarak
Limited şirket
ortağı payını devrettiğinde ortaklıktan çıkmakta, yerine payı devralan kişi
ortaklığa girmektedir. Bu nedenle, doktrinde her ne kadar burada teknik anlamda
bir çıkma bulunmadığı ifade edilse de payın devri ile ortağın ortaklık
sıfatının ortadan kalkması nedeniyle pay devrinin çıkma hallerinden biri olarak
kabul edilmesi mümkündür.
Bu çalışmada konumuzun kapsamı itibariyle ayrıntıya girilmeksizin kısaca
limited şirkette pay devrinin ne şekilde yapılabileceğine değinilecektir.
bb. Pay Devrinin Geçerlilik
Koşulları
Limited şirkette pay devrinin ne şekilde yapılacağı TTK
m. 595’te düzenlenmiştir. Buna göre ilk kural, payın devri ve devir borcunu
doğuran işlemlerin yazılı olarak yapılması ve imzaların noter tarafından
onanmasıdır. Kanun koyucu burada bir geçerlilik şartı öngörmüş olup bu
geçerlilik şartı hem taahhüt işlemi hem de tasarruf işlemi için söz konusudur.
Taahhüt işlemi ve tasarruf işlemi aynı anda tek bir sözleşmeyle yapılabileceği
gibi iki ayrı sözleşmeyle de yapılabilir.
Gerekli şekil şartına uyulmaması halinde yapılan devir sözleşmesi mutlak
butlanla malûl olacaktır.
TTK m. 595/II’ye göre, devir sözleşmesinde ayrıca ek
ödeme ve yan edim yükümlülükleri, ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak
şekilde genişletilmiş rekabet yasağı, ön alın, geri alın ve alım hakları,
sözleşme cezasına ilişkin koşullar da belirtilir. Hükmün gerekçesine
bakıldığında buradaki sayımın numeros clausus olduğu ve hükmün emredici olduğu
açıkça belirtilmiştir. Buna karşılık devir sözleşmesinde bu hususların
bulunmaması, o pay devri sözleşmesini geçersiz kılmayacak, duruma göre payı
devredenin devralana karşı tazminat sorumluluğunun doğmasına neden olacaktır.
Pay devrinin geçerli olabilmesi için gerekli olan son
geçerlilik şartı, ortaklar genel kurulunun onayıdır. Limited şirketlerde pay
devrinin geçerliliği, ortaklık genel kurulunca onaylanmasına bağlıdır. Bu
onayın alınabilmesi için pay devri işleminin şirket tüzel kişiliğine
bildirilmesi gerekir. Bildirim herhangi bir şekle bağlı olmayıp taraflardan
birince yapılabilir.
Genel kurul onayı, devir sözleşmesinin yapılmasından önce de alınabilir.
Genel kurulun onay konusundaki karar yeter sayısı, şirket sözleşmesinde aksine
bir düzenleme bulunmadıkça, TTK m. 620’ye göre toplantıda temsil edilen
payların salt çoğunluğudur. Ortaklar genel kurulu hiçbir gerekçe göstermeksizin
payın devrine onay vermekten kaçınma hakkını haizdir. Burada kanundan doğan bir
bağlam söz konudur.
Ancak bu hüküm emredici bir hüküm olmayıp, şirket sözleşmesiyle aksinin
kararlaştırılması mümkündür. Başka bir ifadeyle, şirket sözleşmesine konacak
bir hükümle pay devirlerinin ortaklar genel kurulu onayına bağlı olmaksızın
yapılabileceği ya da ortaklar genel kurulunun sadece belirli hallerde onay
vermekten kaçınabileceği yönünde bir hüküm konulabilir. Payın devrinin şirket
sözleşmesiyle tamamen serbest bırakılması mümkün olduğu gibi, tamamen
yasaklanması da TTK m. 595/IV ile mümkün kılınmıştır. Şirket sözleşmesine
konacak olan bir hükümle pay devrinin tamamen yasaklanması mümkündür. Pay
devrinin tamamen yasaklandığı yönünde bir hüküm şirket sözleşmesinde bulunmasa
dahi, ortaklar genel kurulunun hiçbir gerekçe göstermeksizin onay vermekten
kaçınma hakkının bulunduğu hallerde yine aynı katı sonuç ortaya çıkacaktır.
TTK m. 595/VI hükmüne göre, eğer şirket
sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörülmüşse ve payı
devralan kişinin ödeme gücü şüpheli görülmüşse, payı devralandan teminat
istenebilir. Eğer payı devralan gerekli teminatı gösteremezse şirket
sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi, ortaklar genel kurulu onay
vermekten kaçınabilecektir.
Kanun koyucu, ortaklar genel kurulunun pay devrine onay
verip vermeme konusunda bir karar vermesi için üç aylık bir üst sınır
koymuştur. Buna göre; eğer ortaklar genel kurulu yapılan pay devri
bildiriminden itibaren üç ay içinde payın devrine onay vermeyi reddetmezse,
zımnen onay vermiş kabul edilecektir. Böylece, payın devri sözleşmesinin
geçerli olup olmadığı konusunun uzun süre sürüncemede kalması engellenerek
belirsizliklerin önüne geçilmiştir.
cc. Bağlamın Etkisizleşmesi
Kural, şirket
sözleşmesinde aksi öngörülmüş olmadıkça limited şirket pay devrinin ortaklar
genel kurulu onayı ile geçerlilik kazanacak olması ise de bu kanunî bağlamın
yine kanundan dolayı etkisizleştiği haller mevcuttur. Konu, TTK m. 596’da
düzenlenmiştir. Buna göre üç halde bağlam etkisizleşir. Bunlar; miras, eşler
arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler ve payın icra yoluyla iktisap edilmesi
halidir. Bu üç halde payı devralan kişi, ortaklar genel kurulu onayı
gerekmeksizin pay sahipliği sıfatını kazanacaktır.
Kanun koyucu bağlamı etkisizleştiren halleri
düzenledikten sonra, limited şirket bünyesinde istenmeyen kişilerin girmesini
engellemek amacıyla bunun da bir istisnasını düzenlemiştir. Buna göre şirket,
iktisabı öğrendikten sonra üç ay içinde esas sermaye payını iktisap eden kişiyi
onaylamayı reddedebilir. Bu reddin yapılabilmesi için şirketin kendisi,
ortaklarından biri ya da gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, payın gerçek
değeri üzerinden alınmasının önerilmesi gerekir. Payın gerçek değeri üzerinden
şirket, ortaklardan biri ya da şirketin gösterdiği üçüncü kişi tarafından payın
devralınacağının teklif edilmesi üzerine payı iktisap eden kişi, payı gerçek
değeri üzerinden devretmek zorundadır. Payın gerçek değerinde anlaşılamaması
halinde TTK m. 597’ye göre taraflardan biri mahkemeye başvurarak payın gerçek
değerinin tespitini isteyebilir. Yargılama
giderlerini mahkeme takdiren paylaştırır ve mahkemenin verdiği karar kesindir.
Şirket tarafından üç ay içinde esas sermaye payını
iktisap eden kişinin reddedilmesi ve bu payın gerçek değeri üzerinden devri
hali de, payı devretmek zorunda kalan pay sahibi yönünden bir ortaklıktan
çıkarılma hali oluşturur.
Şirket, bağlamı etkisiz bırakan pay devri halinde bu
devir işlemini üç ay içinde reddetmezse işleme onay vermiş sayılır. Reddin
açıkça ve yazılı olması gerekir.
Devir işleminin reddi halinde bu red kararı geçmişe
etkili olarak sonuç doğuracaktır. Buna karşılık bu arada alınan genel kurul
kararları varsa, red kararı, bunların geçerliliğini etkilemeyecektir.
dd. Tescil ve Pay Defterine
Kayıt
Pay devri halinde
şirket müdürleri ticaret sicile başvurarak pay devrini tescil ettirir. Tescil
başvurusu için TTK m. 598/II otuz günlük süre öngörmüştür. Bu süre içinde
başvurunun yapılmaması halinde, ortaklıktan ayrılan ortak, kendi adının
sicilden silinmesi için başvurabilecektir. Bu durumda sicil müdürü, şirkete
süre vererek payı iktisap eden kişinin adının bildirilmesini ister.
TTK m. 598/III ile sicil kayıtlarına güvenen kişinin
iyiniyetinin korunacağı düzenlenmiştir. Aşağıda da açıklanacağı üzere tescil,
kurucu bir etkiye sahip değildir.
Payını devreden ortağın pay sahipliği sıfatı, payın devri işleminin genel kurul
tarafından onaylanmasıyla sona erer. Tescil ise dış ilişki bakımından önem
taşır.
TTK m. 594’de pay defteri düzenlenmektedir. Buna göre
limited şirkette pay sahibi olanların adları, adresleri, esas sermaye payının
sayısı, itibari değeri, paylar üzerindeki intifa ve rehin hakları, pay
devirleri pay defterine kaydedilir. Pay defterine kaydın pay sahipliği yönünden
kurucu bir fonksiyonu yoktur; pay defterindeki kayıt sadece ispat işlevine
sahiptir.
Payın devri halinde de ortaklar genel kurulunca devir işleminin onaylanmasıyla
pay devri geçerli bir şekilde gerçekleşmiş olur. Bu pay devrinin pay defterine
kaydedilmemiş olması, devrin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Müdürlerin payı
devralan ve onaylanan pay sahibini pay defterine kayıttan kaçınması halinde pay
sahibi, pay defterine kayıt için dava açabilir. Ayrıca haksız olarak pay defterine kayıttan
imtina eden yöneticilerin sorumluluğu da söz konusu olabilecektir.
II. LİMİTED
ŞİRKETTE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMASI
A. TTK’DAKİ
LİMİTED ŞİRKET HÜKÜMLERİNDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA
1. Şirket
Sözleşmesinden Doğan Sebeplerle Ortaklıktan Çıkarılma
a. Genel
Olarak
TTK m. 640/I hükmüne göre, şirket
sözleşmesiyle bir ortağın ortaklıktan çıkarılabileceği haller düzenlenebilir.
Şirket sözleşmesinde belirtilen hallerde ortağın ortaklıktan çıkarılabilmesi
için ortaklar genel kurulu kararı gerekir. Kanun koyucu ortaklık genel
kurulunca alınacak çıkarma kararı için gerekli yetersayı konusunda önemli
kararları düzenleyen TTK m. 621’de bir düzenleme yapmıştır. TTK m. 621/I-d’ye
göre, bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten
çıkarılmasına karar verilebilmesi için temsil edilen oyların en az üçte
ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir
arada bulunması gerekir.
Oy hakkından yoksunluk halini
düzenleyen TTK m. 619 hükmüne bakıldığında limited şirket ortağının üç halde
oydan yoksun olduğunun düzenlendiği görülmektedir. Bunlar;
-
Herhangi bir şekilde şirket yönetimine
katılmış bulunanlar için, müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda,
-
Esas sermaye payını devreden ortak
yönünden şirketin kendi esas sermaye payını iktisabına ilişkin kararlarda,
-
Ortağın bağlılık yükümüne veya rekabet
yasağına aykırı faaliyetlerde bulunmasını onaylayan kararlarda ilgili ortak oy
kullanmaz.
Görüldüğü gibi, ortağın kendisinin
ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin olarak kararlarda oy kullanmasını engelleyen
bir düzenlemeye TTK’da yer verilmemiştir.
b. Kararın
Tebliği
Ortaklar
genel kurulu tarafından ortaklardan birinin şirket sözleşmesinde düzenlenen
sebeplerle ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi halinde bu kararın, TTK m.
640/II hükmüne göre hakkında çıkarma kararı verilen ortağa tebliğ edilmesi ve
bunun noter kanalıyla yapılması gerekir. Kanun koyucu, hakkında çıkartılma
kararı verilen ortağın çıkarma kararının alındığı genel kurul toplantısında
bulunması veya bulunmaması konusunda bir ayrım yapmamış olduğundan her
halükârda çıkarılma kararının noter aracılığıyla tebliği gerekecektir.
c. İptal
Davası
TTK
m. 640/II’ye göre, hakkında ortaklıktan çıkarma kararı verilen ortağın bu
karara karşı iptal davası açma hakkı mevcuttur. TTK m. 622’ye göre genel kurul
kararlarının iptali ve butlanı konusunda anonim şirket hükümleri kıyasen
limited şirkete de uygulanacaktır. Ancak burada kanun koyucu, iptal davasının
açılması süresinin başlangıcı konusunda anonim şirket hükümlerinden
ayrılmıştır. Sadece ortağın ortaklıktan çıkarılma kararına ilişkin olarak
açacağı iptal davası süresi olan üç aylık sürenin başlangıcı, kararın kendisine
notere kanalıyla tebliğ edildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Limited
şirket kararlarının iptali konusunda anonim şirket hükümlerine atıf yapıldığına
göre, anonim şirket genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi
için aranan koşullar limited şirket yönünden de geçerli olacaktır. Bu noktada
tartışılması gereken husus şudur: Hakkında ortaklıktan çıkarılma kararı verilen
limited şirket ortağının bu karara karşı iptal davası açabilmesi için TTK m.
445 vd.deki koşulların gerçekleşmesi aranacak mıdır, yoksa hakkında çıkarılma
kararı verilen ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı, alelade iptal
davası açma hakkına göre özellikli durumda olup başkaca bir koşulun oluşmuş
olmasına gerek olmaksızın iptal davası açılabilecek midir? İlk ihtimalin kabulü
halinde limited şirket ortağının toplantıya katılmış ve karara muhalif kalarak
muhalefet şerhini tutanağa geçirtmiş olması ya da çağrının gereği gibi
yapılmaması nedeniyle toplantıya katılamamış olması ya da toplantıya yetkisiz
kişilerin katılması ve bunların karara etkili olması sonucunda bu kararın
alınmış olması aranacaktır. İkinci ihtimalin kabulünde ise, ortağın işinin
bulunması, yurt dışında olması, hastalık vs. herhangi bir sebepten dolayı
toplantıya katılmamış olması halinde dahi iptal davası açma hakkının var olduğu
kabul edilecektir. Kanun koyucu iptal davası süresinin başlangıcı konusunda
açıkça farklı bir düzenleme getirmiş ise de bu konuda bir açıklama
getirmemiştir. Kanaatimizce, ortaklıktan çıkarılma kararı neticesinde ortağın artık
şirketle ilişiği kesilecek olması ve bu durumun ortağı önemli derecede
etkileyebilecek olması gerekçeleriyle ikinci ihtimalin kabul edilmesi daha
isabetli olacaktır. Ayrıca ortaklıktan çıkarma gibi önemli bir konuda alınan
genel kurul kararının yargı denetimine tâbi tutulması için başkaca koşullar
aranması, hukuk güvenliği ile bağdaşmayacaktır.
2. Haklı
Sebeple Ortaklıktan Çıkarılma
TTK
m. 640/III hükmünde “Şirketin istemi
üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten
çıkarılması hali saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, haklı
sebeplerin varlığı halinde şirket, ortağın ortaklıktan çıkarılmasını mahkemeden
talep edebilecek ve ortak, ancak mahkeme tarafından verilecek kararla
ortaklıktan çıkarılabilecektir.
Öncelikle
mahkemeden haklı sebeple çıkarılma talep edilebilmesi için kararın kimler
tarafından alınacağı ve davada aktif husumet ehliyeti sahibinin kim olduğunun
incelenmesi gerekir. TTK m. 621/I-h’de, bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla
şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusunda alınacak karar,
genel kurulun önemli kararları arasında sayılmıştır. Buna göre, bir ortağın
haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusunda
karar, ortaklar genel kurulu tarafından ve ağırlaştırılmış nisapla alınacaktır.
Genel kurul tarafından bu karar alındıktan sonra açılacak davada davacı, şirket
tüzel kişiliği olacaktır.
Ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması davası açılabilmesi için genel
kurul tarafından ağırlaştırılmış nisapla karar alınması gerekliliğinin
özellikle iki kişilik limited şirketler bakımından sorun oluşturduğu doktrinde
ifade edilmiştir.
İki kişilik limited şirketlerde ortaklardan birinin haklı sebeple ortaklıktan
çıkarılmasını gerektiren durumlar oluşsa dahi, kanunda özel bir düzenleme
bulunmadığından bu durumda diğer ortağın haklı sebeple çıkarma talep etmesi
mümkün olamayacaktır. Bu noktada kollektif şirketlere özgü TTK m. 257 hükmünün
kıyasen uygulanıp uygulanamayacağı sorusu gündeme gelmektedir. Özellikle 6102 sayılı
TTK’nın tek kişilik limited şirkete cevaz vermesi karşısında m. 257 kıyasen
uygulanarak; ancak şirket tüzel kişiliği de muhafaza edilerek, haklı sebep
oluşturan ortağın şirketten çıkarılmasına ve şirketin tek ortaklı olarak
devamına mahkeme tarafından karar verilebileceğinin kabulü isabetli olacaktır.
Genel
kurul tarafından karar alındıktan sonra ortağın haklı sebeple ortaklıktan
çıkarılması için dava açma süresi konusunda kanun koyucu bir düzenlemeye yer
vermemiştir.
Genel
kurul tarafından alınan bu karara karşı hakkında haklı sebeple çıkarılma davası
açılmasına karar verilen ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı her
zaman mevcuttur. Ancak bu iptal davası açma konusunda sürenin başlangıcının
hangi tarih olacağı tartışılabilir. Kanun koyucu hükmün birinci fıkrasında
şirket sözleşmesinde belirtilen sebeplerle çıkarma kararı verilebileceğini
düzenledikten sonra ikinci fıkrada bu kararın noterden tebliği gerektiğini
belirterek iptal davası açma hakkının tebliğden itibaren başlayacağını düzenlemiştir.
Üçüncü fıkrada ise şirketin haklı sebeple çıkarma konusunda dava açma hakkını
saklı tutmuştur. Kanaatimizce bu durumda, genel kurul tarafından alınan haklı
sebeple çıkarma davası açma kararının ortağa noter kanalıyla tebliğine gerek
yoktur. İptal davasına ilişkin genel kurallar çerçevesinde ortağın iptal davası
açma hakkı mevcut kabul edilmelidir. Genel kurul kararına karşı açılmış bir
iptal davası bulunması halinde, haklı sebeple çıkarma davasında bu iptal
davasının sonucu bekletici mesele yapılmalıdır. Doktrinde kabul edilen bir
görüş tarafından iptal davasının, ortak aleyhine açılan ortaklıktan çıkarma
davasında karşı dava olarak açılabileceği isabetli olarak dile getirilmiştir.
Haklı
sebeple çıkarma davasında mahkeme, genel kurul tarafından tespit edilen sebebin
gerçekten haklı olup olmadığını ve bu sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini
inceleyecektir. Haklı sebebin çıkarılmak istenen ortağın şahsından doğmuş
olması ve diğer ortaklar için bu ortağın ortaklık sıfatının devam etmesinin
çekilmez bir hâl almış olması gerekir.
Nelerin haklı sebep sayılacağı şirket sözleşmesiyle düzenlenebilir. Bu durumda
mahkeme, sebebin haklı olup olmadığını değil; gerçekleşip gerçekleşmediğini
incelmekle yetinmelidir.
Ayrıca ortağın ortaklıktan çıkarılmasının son çare olması gerekir. Mahkeme,
çıkarma davasından önce şirketin başka yollara başvurup başvurmadığına
bakacaktır. Mahkeme
kararına karşı temyiz yolu açıktır.
3. Ortağın,
Şirketin Haklı Sebeple Feshini Dava Etmesi Halinde Mahkeme Kararıyla
Ortaklıktan Çıkarılma
TTK
m. 636 ‘da limited şirketin sona erme sebepleri sayılmış olup aynı maddenin 3.
fıkrasında her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeden şirketin
feshini isteyebileceği düzenlenmiştir. Anonim şirketlerde şirketin haklı
sebeple mahkemeden feshini isteme hakkı sadece azınlık pay sahiplerine
bahşedilmişken, limited şirkette her bir pay sahibine bu hak tanınmıştır.
TTK
m. 636/III’e göre, ortaklardan birinin şirketin haklı sebeple feshini mahkemeden
talep etmesi halinde mahkeme şirketin feshi yerine, ortağın payının gerçek
değeri üzerinden şirket tarafından satın alınmasına, davacı ortağın şirketten
çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme
hükmedilebileceğini düzenlemiştir. Buna göre, aynen anonim şirketlerde olduğu
gibi, hâkimin taleple bağlı olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Şirketin
devamlılığı esası çerçevesinde hâkim, şirketin feshi yerine uygun düşen her
türlü kararı takdiren verebilecek olup bunlardan biri de davacı ortağın
ortaklıktan çıkarılmasıdır.
4. Ortağın
Sermaye Borcunda Temerrüde Düşmesi Nedeniyle Ortaklıktan Çıkarılma
6762
sayılı TTK m. 510/IV hükmünde limited şirketin kuruluşu aşamasında ticaret
sicil müdürlüğüne verilecek dilekçede her ortağın koyacağı sermayeyi tamamen
taahhüt etmiş ve bu sermayeye mahsuben kanun veya şirket sözleşmesinin tespit
ettiği miktarı ödemiş olduğunu bildirmeleri gerektiği düzenlenmiştir. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’nın 2003/3 sayılı Tebliği’ne göre her pay sahibi taahhüt
ettiği nakdî sermayenin ¼’ini peşin ödemek zorundadır. Kalan kısım ise şirketin
tescilinden itibaren üç yıl içinde ödenmek zorundadır. 6762 sayılı TTK m. 529, sermaye koyma
borcunda temerrüdü düzenlemiş ve temerrüdün sonuçlarından birinin ortaklıktan
çıkarılma (ıskat) olduğunu 2. fıkrada açıkça hükme bağlamıştır.
6102
sayılı TTK m. 585’de ise, limited şirketin, kanuna uygun olarak düzenlenen
şirket sözleşmesinde, kurucuların limited şirket kurma iradelerini açıklayıp,
sermayenin tamamını şartsız taahhüt etmeleri ve nakit kısmı hemen ve tamamen
ödemeleriyle kurulacağı düzenlenmiştir. Buna göre 6102 sayılı TTK ile limited
şirket kurulabilmesi, taahhüt edilen nakdî sermayenin tamamının peşin olarak
ödenmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla, nakit sermaye koyma borcunun peşinen
yerine getirilmemesi halinde sermaye getirilmemiş olduğu için ticaret sicil
müdürlüğü şirket sözleşmesini kabul etmeyecek ve şirket kurulmayacaktır. Bir
başka ifadeyle, 6102 sayılı TTK’da, limited şirket ortağının nakdî sermaye
borcunda temerrüde düşmesi mümkün olmayacaktır.
6102
sayılı TTK aynî sermaye konusunda da m 128/II’de sicile şerh ve güvenilir
kişiye tevdi şartı getirmiş olup bu koşulların yerine getirilmemesi halİnde
şirket sözleşmesinin ticaret sicil müdürünce kabul edilmeyeceğini
düzenlemiştir. Bu koşullara uyulması
halinde şirketin tesciliyle birlikte ticaret sicil müdürü ilgili sicillere
re’sen tescil talebini iletecektir. Diğer menkullerde ise şirket, tescil ile
birlikte o menkul mal üzerinde doğrudan malik sıfatıyla tasarruf edebilecektir.
Açıklanan gerekçelerle, 6102 sayılı TTK’da aynî sermaye koyma borcunda da
ortağın temerrüde düşmesi söz konusu olamayacaktır.
6102
sayılı TTK’nın özellikle limited şirketlerde nakdî sermayenin getirilmesi
konusunda yapmış olduğu değişiklik dolayısıyla pay sahibinin temerrüdünün
ihtimâl dışı kalması nedeniyle temerrüt hükümlerine yer verilmemiştir. Sonuç
itibariyle 6102 sayılı TTK’da limited şirket ortağının sermaye koyma borcunda
temerrüde düşmesi nedeniyle ortaklıktan çıkarılması müessesesi mevcut değildir.
B. TTK’DAKİ
TİCARET ŞİRKETLERİNE İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA
1. Şirket
Birleşmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkarılma
Yukarıda
şirket birleşmeleri halinde birleşme sözleşmesiyle ortaklara yeni şirketten pay
alma ya da ayrılma akçesi arasında seçim hakkı tanınabileceğini açıklamıştık. Bu
halde ayrılma akçesini seçen ortakların ayrılma akçesini alarak ortaklıktan
çıktığını belirtmiştir.
Şirket
birleşmeleri halinde ayrılma akçesini düzenleyen TTK m. 141 hükmünün ikinci
fıkrasındaki düzenleme şu şekildedir:
“Birleşmeye katılan şirketler
birleşme sözleşmesinde, sadece ayrılma akçesinin verilmesini öngörebilirler.”
Kanun
koyucu birleşen şirketlere açıkça pay sahiplerine ayrılma akçesi verileceğine
karar verilebileceğini düzenlemiştir. Bu yöndeki bir karar, ortaklara ayrılma
akçelerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmaları sonucunu doğurmaktadır.
Kararın doğurduğu sonuçlar dikkate alınarak kararın alınabilmesi için gerekli
olan karar yetersayı TTK m. 151/V’de yüzde doksan olarak düzenlenmiştir. TTK m.
141/II’nin gerekçesinde ise, şirket birleşmesine karşı olan azınlığın yüzde
doksan çoğunluk kararıyla şirketten çıkarılabileceği, şirkette kalmasının
çoğunluk tarafından istenmediği pay sahibinin şirketten çıkarılmasının bu hüküm
ile sağlanabileceği ve özellikle huzuru bozan pay sahiplerinin şirketten
çıkarılmasının modern şirketler hukukunda gün geçtikçe ağırlık kazanan bir görüş
olduğu belirtilmiştir.
Şirket
birleşmeleri yoluyla pay sahibinin ortaklıktan çıkarılması mümkün ise de şirket
bölünmeleri ve tür değiştirmelerinde kanun koyucu bu imkânı tanımamış; hatta
TTK m. 183’de tür değiştirme hallerinde ortakların ortaklıktan çıkarılamayacağı
emredici bir şekilde ve açıkça düzenlenmiştir.
2. Hâkim
Şirketin Hâkimiyetini Hukuka Aykırı Bir Şekilde Kullanması Halinde Ortaklıktan
Çıkma
Yukarıda
açıklanan bu hüküm TTK m. 202/I-b’de yer almaktadır. Hâkim şirketin
hâkimiyetini kötüye kullanması ve denkleştirme yapmaması halinde bağlı şirketin
her bir ortağının hâkim şirket ve onun yönetim kurulu üyelerine karşı dava
açarak şirketin zararlarının tazminini isteyebilir. Açılan davada hâkim,
davacının talebi halinde ya da re’sen, zararların tazmini yerine 2. fıkradaki
gibi pay sahibinin payının gerçek değeri üzerinden satın alınmasına ya da
duruma uygun düşen başka bir çözüme karar verebilir. Burada da hâkimin taleple
bağlı olmadığı açıkça düzenlenmiştir. İşte hâkimin, davacı tarafından talep
edilmemiş olmasına rağmen, hakkaniyete ve duruma uygun görmesi nedeniyle re’sen
davacı ortağın paylarının hâkim şirket tarafından gerçek değeri üzerinden satın
alınmasına karar vermesi hali, ortak için mahkeme kararıyla ortaklıktan
çıkarılma halidir.
3. Hâkim
Şirketin Azınlık Paylarını Satın Alması Yoluyla Ortaklıktan Çıkarılma
6102
sayılı TTK şirket toplulukları hakkında ayrıntılı ve yeni birçok düzenleme
getirmiştir. Bunlardan birisi TTK m. 208 hükmüdür. Madde şöyledir:
“Hâkim şirket, doğrudan veya
dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde
doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına
aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket
ediyorsa, hâkim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202’nci
maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın
alabilir.”
Yeni
bir düzenleme olan m. 208 ile özellikle azınlığın haklarını kötüye kullanarak
şirketi işlemez hale getirmesi, hiçbir haklı sebep olmadan sadece işleyişi
baltalamak amacıyla her karara karşı iptal davası açması, genel kurul
görüşmelerini erteletmesi gibi durumlara karşı şirketi korumak amaçlanmıştır.
Bu hükme göre bu tür durumlarda hâkim şirket, azınlığın paylarını varsa borsa
değeri üzerinden, borsa değeri yoksa m. 202 ‘ye göre mahkemece tespit edilen
değer üzerinden satın alarak azınlığı ortaklıktan çıkarabilecektir.
4. Payın
İtfası Yoluyla Ortaklıktan Çıkarılma
Ortaklık
bilançosunda zarar bulunması halinde bilançoyu bu zarardan temizlemek amacıyla
basit sermaye azaltılması yoluna gidilebilir. Bunun dışında şirketin sermayesi,
konusuna göre gerçekten fazla geliyor olabilir. Bu durumda da kurucu sermaye
azaltılması yoluna gidilebilir. Ancak ikinci tür sermaye azaltılması, birinci
türe göre daha zor olup şirket alacaklılarına çağrı yapılmasını ve alacakların
teminata bağlanmasını zorunlu kılar. Limited şirketlerde sermaye azaltılması
konusunda TTK m. 592 hükmü, anonim şirket hükümlerine atıf yapmıştır. Bu
nedenle limited şirketlerde sermaye azaltılması işlemleri, anonim şirket
hükümlerine göre yapılabilecektir. Konumuzun kapsamı itibariyle sermaye
azaltılması prosedürü hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyecektir. Ancak unutulmaması
gereken husus, sermaye azaltılmasının bir esas sözleşme değişikliği olduğu ve
bu nedenle sermaye azaltılması kararının bu nisapla alınması gerektiğidir. TTK
m. 589’a göre limited şirketlerde şirket sözleşmesi, aksi şirket sözleşmesinde
öngörülmediği takdirde, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların
kararıyla değiştirilebilir.
Sermaye
azaltılırken kural olarak pay sahipleri arasında eşitlik ilkesi esas alınarak,
tüm pay sahiplerinin paylarında aynı oranda itfa söz konusu olur. Bu şekilde pay
sahiplerinin paylarının bir kısmının itfası halinde, pay sahiplerinin pay
sahipliği kalan paylarla devam edeceğinden ortaklıktan çıkarılma gündeme
gelmeyecektir. Buna karşılık şirket sözleşmesinde hüküm bulunması veya pay
sahibinin kendisinin rızasıyla bazı pay sahiplerinin paylarının tamamı itfa
edilebilir. Paylarının tamamı itfa edilen ortağın artık pay sahipliği sıfatı
kalmamış olduğundan burada da bir tür ortaklıktan çıkarma hali mevcut olacaktır.
III. LİMİTED
ŞİRKETTE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKMASI VE ÇIKARILMASININ SONUÇLARI
A.
PAY
SAHİPLİĞİ SIFATININ SONA ERMESİ
Ortaklıktan
çıkan ya da çıkarılan ortağın pay sahipliği sıfatı sona erer. Ortağın şirket
sözleşmesinden doğan çıkma hakkını tek yanlı bozucu yenilik doğuran irade
beyanıyla kullanması halinde çıkma, bu irade beyanının ulaşması anında hüküm ve
sonuçlarını doğuracaktır.
Ortağın ortaklıktan çıkmayı haklı sebeple mahkemeden talep etmesi halinde
ortaklık sıfatı, mahkeme kararının kesinleşmesiyle sona erecektir.
TTK m. 638/II’ye göre mahkeme talep halinde, ortağın ortaklıktan doğan tüm hak
ve borçlarının dava süresince dondurulmasına ya da ortağın durumunu teminat
altına almak amacıyla başkaca önlemlere karar verebilir. Şirket birleşmesi, tür
değiştirmesi ve bölünmesi hallerinde ortağın seçim hakkını ayrılma akçesi
yönünde kullanması, oranların korunmadığı bölünme veya sadece ayrılma akçesi
öngörülen birleşme durumundaki çıkma ya da çıkarılmalarda birleşme, bölünme
veya tür değiştirme işleminin ticaret sicile tesciliyle ortaklık sıfatı sona
erecektir.
Hâkim şirketin hâkimiyet hakkını kötüye kullanması nedeniyle ortağın mahkemeye
başvurarak paylarının gerçek değeri üzerinden hâkim şirket tarafından
alınmasını talep etmesi halinde de yine mahkeme kararı ve hâkim şirket
tarafından payların satın alınmasıyla pay sahipliği sıfatı ortadan kalkacaktır.
Sermaye azaltılması yoluyla payların itfasına karar verilmesi halindeyse
ortağın tüm paylarının itfası yönünde alınan genel kurul kararıyla pay
sahipliği sıfatı sona erecektir. Pay sahibinin tüm paylarını bir başkasına
devretmesi halinde devreden pay sahibinin pay sahipliğinin sona ermesi, şirket
sözleşmesinde aksine bir hüküm olmadıkça ortaklar genel kurulunun onay
kararıyla gerçekleşecektir.
Limited
şirket ortağının şirket sözleşmesinde bulunan hükme göre ortaklıktan
çıkarılması halinde, genel kurul tarafından çıkarma kararı verilmesiyle pay
sahipliği sıfatı sona erecektir. Ancak pay sahibinin bu karara karşı iptal
davası açması ve davanın kabulü halinde genel kurul kararı geçmişe etkili
olarak ortadan kalkacaktır. Ayrıca iptal davasında mahkeme tarafından kararın
yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilebilir. Ortağın haklı sebeple
ortaklıktan çıkarılmasının mahkemeden talep edilmesi halinde mahkeme tarafından
davanın kabulüne karar verilip bu kararın kesinleşmesiyle ortaklık sıfatı sona
erecektir.
Ortağın haklı sebeple şirketin feshini mahkemeden talep etmesi ve mahkemenin
ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar vermesi halinde de durum aynıdır. Şirketlerin
birleşmesi durumunda, sadece ayrılma akçesini öngören birleşme sözleşmesinin
genel kurul tarafından kabul edilmesiyle çıkarılma gerçekleşmiş olacaktır.
Hâkim şirketin TTK m. 208’e göre azınlık paylarını satın alırsa, satın alma
işlemiyle birlikte pay sahipliği sıfatı sona erecektir.
Açıklanan
tüm bu haller, pay sahipliği sıfatının sona ermesinin iç ilişkide hüküm ve
sonuç doğurduğu anlardır. Pay sahipliği sıfatının iç ilişkide sona ermesiyle
pay sahibinin bu sıfatından doğan tüm hak ve borçları ortadan kalkacaktır.
Ancak pay sahibinin pay sahipliği sıfatının bulunduğu döneme ait ödenmemiş kâr
payı alma gibi birtakım hakları mevcutsa bunları talep etme hakkı ile ortaklık
ilişkisinin sona ermesinden sonra devam edecek şekilde belirlenen rekabet
etmeme ve sadakat yükümlülüğü gibi yükümlülükler devam edecektir.
Pay
sahipliğinin sona ermesi dış ilişkide ancak ticaret sicile tescil ve ilân ile
gerçekleşir. Pay
sahipliğinin hem iç hem de dış ilişkide aynı anda sona erdiği haller, yukarıda
açıklandığı üzere, şirket birleşmeleri, bölünmeleri ve tür değiştirmeleri
durumunda söz konusu olacaktır.
B. AYRILMA
AKÇESİ
1. Ayrılma
Akçesi Talep Hakkı ve Ayrılma Akçesinin Miktarı
TTK
m. 641/I’e göre, ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının
gerçek değerine göre hesaplanan bir ayrılma akçesinin kendisine ödenmesini
talep etme hakkı vardır. Kanun koyucu ortağın ayrılmasından söz ettiğine göre,
ayrılma akçesi, ortağın hem ortaklıktan çıkması hem de çıkarılması halinde talep
edilebilecektir.
Ayrılma
akçesi, ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değeri esas alınarak
belirlenecektir.
Payın gerçek değeri ile itibari değeri birbirinden farklı kavramlardır.
Şirketin kârlı bir şirket olması halinde payın gerçek değeri, itibari değerin
çok üzerinde olacaktır. Bunun tam aksi de mümkündür. Payın gerçek değeri
üzerinde anlaşmaya varılamaması halinde payın gerçek değerinin mahkemece tespit
edilmesi talep edilebilir.
Değer belirlenirken payın, ortağın ayrıldığı tarihteki gerçek değeri esas
alınmalıdır. Ancak mahkeme kararıyla olan ayrılmalarda hangi tarihin esas
alınacağı konusu doktrinde tartışmalıdır.
Bir görüşe göre mahkeme kararının kesinleştiği tarih esas alınmalıdır.
Yargıtay’ın da katıldığı diğer görüşe göre ise, şirketin davanın açıldığı
andaki durumuna göre payın değeri tespit edilmelidir.
TTK
m. 641/II ‘de; “Şirket sözleşmesinde
öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma akçesini
farklı bir şekilde düzenleyebilirler.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre;
kanun koyucu sadece şirket sözleşmesinde düzenlenen çıkma ve çıkarılma
hallerine münhasır olarak ayrılma akçesi konusunun şirket sözleşmesiyle
düzenlenmesine cevaz vermiştir.
Hükmün gerekçesine bakıldığında, bu düzenlemenin ortaklara keyfî, adalete
tamamen ters ve müsadereye yakın bir düzenleme yapma hakkı vermediği,
serbestinin genel hukuk ilkeleri ile sınırlandırıldığı açıkça belirtilmiştir. Hükme
göre ortağa ödenecek olan ayrılma akçesi şirket sözleşmesiyle götürü bir miktar
olarak belirlenebileceği gibi, ayrılmadan önceki son bilançoya ya da ayrılmanın
gerçekleştiği dönem sonunda yapılacak bilançoya göre ayrılma akçesinin
miktarının tespit edileceği gibi farklı esaslar kararlaştırılabilir.
Ancak şirketten ayrılan ortağın ayrılma akçesi hakkından feragat etmiş
sayılacağı yönünde bir hüküm şirket sözleşmesine konamaz.
2. Ayrılma
Akçesinin Muacceliyet Anı ve Ödenmesi
TTK
m. 642’de ayrılma akçesinin ödenmesi ve muacceliyet anına ilişkin düzenlemeler
getirilmiştir. Hükmün lâfzına baktığımızda maddenin kaleme alınış şeklinin çok
iyi olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Madde metni ile hüküm gerekçesi
birlikte incelendiğinde, ayrılma akçesinin muacceliyet anının, şirketin öz
kaynaklarının bulunup bulunmadığına göre değiştiği sonucuna varılmaktadır. Buna
göre; ortak şirketten ayrıldığında eğer şirketin ayrılma akçesini ödemeye
yetecek kullanılabilir öz kaynakları varsa ya da ortağın ortaklıktan ayrılması
şirketin esas sermayesinin azaltılmasına dayalıysa, yani pay bedeli oranında
sermaye azaltılmışsa bu durumda ayrılma akçesi, ortağın şirketten ayrıldığı
tarihte muaccel olacaktır.
Ortağın
ortaklıktan ayrıldığı anda şirketin ayrılma akçesini karşılayacak kadar öz
sermayesinin bulunup bulunmadığı bir işlem denetçisi raporuyla tespit
edilecektir. Şirketin üzerinde tasarruf edebileceği öz kaynaklarından
anlaşılması gereken, şirketin serbest yedek akçeleridir. Ayrıca şirketin
zararları da dikkate alınarak belirleme yapılır.
İşlem denetçisi raporuna göre şirketin serbest yedek akçelerinin ayrılma
akçesini karşılayacak oranda olmadığı tespit edilmişse işlem denetçisi aynı
raporla şirketin sermayesinin ne kadar azaltılması gerektiğini de
belirleyecektir. Bu durumda, ayrılan ortağa ayrılma akçesi ödenebilmesi için,
eksik kalan kısım kadar şirketin esas sermayesinde indirim yapılacaktır. Bu
durumda kanun koyucu, ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel
olmayacağını belirtmiş, böylece şirketin temerrüt faizi yükümlülüğü altına
girmesini engellemiştir.
TTK m. 642/I-b hükmünde
ayrılma akçesinin ortağın ayrılmasıyla muaccel hale geleceği haller arasında “Ayrılan kişinin esas sermaye payları
devredilebiliyorsa” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Madde
gerekçesindeyse, “Ayrılma akçesinin
muaccel olabilmesi için ortağın ayrılabilmesi gerekir. Ortak ayrılamıyorsa,
ortaklar genel kurulu gerekli onayı vermemişlerse akçe de muaccel olmaz.” şeklinde
bir açıklama yapılmıştır. Kanun koyucunun burada neyi kastettiği hükmün
lafzından ve gerekçedeki ifadelerden anlaşılamamaktadır. Zira; ortaklar genel
kurul kararı, şirket sözleşmesinde düzenlenen sebeplerle ortağın çıkarılması ile
şirket sözleşmesinde ortakların çıkma hakkının düzenlenmediği ve diğer çıkma
sebeplerinin de gerçekleşmediği hallerde oybirliğiyle onay aranan hallerde
gereklidir. Ayrıca sadece ayrılma akçesi öngören birleşme sözleşmelerinin
onayında genel kurul yetkilidir. Bu hallerde genel kurul tarafından gerekli
yeter sayı ile karar alınamadığı takdirde çıkarmanın gerçekleşmeyeceği ve
dolayısıyla ayrılma akçesinin gündeme gelmeyeceği açıktır, ayrıca
düzenlenmesine gerek yoktur. Bu iki hal dışında genel kurul onayı gerektiren
tek durum pay devridir. Ancak pay devrinde de devreden ortak pay bedelini
devralandan almakta ve şirket tarafından ödenecek bir ayrılma akçesi gündeme
gelmemektedir. Kanaatimizce TTK m. 642/I hükmündeki düzenleme, gerekçeden
bağımsız olarak 6762 sayılı TTK’nın 551/IV hükmü ile aynı şekilde
anlaşılmalıdır. Zira ilgili hüküm şöyledir: “Bir
ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması ancak esas sermaye azaltılması
hakkındaki hükümlere riayet şartiyle muteberdir. Şu kadar ki; ayrılan ortağın
hakları, şirketin esas sermayesinin itibari miktarını geçen mallarından ödenir
veya payı sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkındaki hükümler
gereğince paraya çevrilirse yahut başka bir ortak tarafından devralınırsa esas
sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet etmeye lüzum yoktur.” Görüldüğü
gibi 6762 sayılı TTK m. 551/IV, ayrılan ortağın ayrılma payının mevcut durumda
şirketin serbest malvarlığıyla ya da ayrılan ortağın payının başka bir ortak
tarafından devralınması halinde bu devir bedelinden ödeneceğini, dolayısıyla
esas sermayenin etkilenmeyeceğini belirtmiş; bu haller dışında esas sermaye
indiriminin gerekli olduğunu belirtmiştir. İşte 6102 sayılı TTK m. 642/I
hükmüyle aynen bu durum ifade edilmeye çalışılmış ise de hem hüküm hem de
gerekçe hatalı bir şekilde kaleme alınmıştır. Sonuç itibariyle; ayrılan ortağın
ayrılma akçesinin şirketin serbest yedek akçelerinden karşılanabiliyor olması,
çıkan ortağın payının bir başkası tarafından hemen devralınması ya da
ortaklıktan ayrılmanın esas sermaye azaltılmasından kaynaklanması hallerinde
ayrılma akçesi alacağı derhal muaccel hale gelecektir.
TTK
m. 642/III’de ayrılan ortağın ayrıldığı anda yeterli öz kaynak bulunmaması
nedeniyle muaccel hale gelmeyen ayrılma akçesinin ne zaman muaccel olacağı
konusunda bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kanun koyucu öncelikle ayrılma
akçesinin ödenmeyen kısmının, şirkete karşı olan tüm diğer alacaklardan sonra
gelen bir alacak hakkı oluşturduğunu düzenlemiştir. Buradaki “ödenmeyen kısım” ibaresinden çıkan
sonuç kanaatimizce, ortağın ortaklıktan ayrıldığı tarihte şirketin bir miktar
serbest yedek akçesi var ancak tüm ayrılma akçesini karşılamıyorsa, ayrılma
akçesinin karşılanabilecek kısmının derhal muaccel olacağı ve şirket tarafından
ödeneceği, geri kalanının ise muaccel olmayacağıdır. Hükmün son cümlesinde ise;
“Bu husus yıllık raporda kullanılabilir
özkaynak tutarının tespiti ile muaccel hale gelir.” şeklindedir. Gerekçede
üçüncü fıkraya yer verilmemiştir. Hükmün lafzından çıkan sonuç
kanaatimizce, ayrılma akçesinin
ödenmeyen kısmının ancak şirketin diğer tüm alacaklılarının alacaklarını
almasından sonra yeterli öz kaynak tespit edilmesi halinde muaccel olacağıdır. Ancak
burada finansal tablo değil de “yıllık
rapor” ibaresinin kullanılmış olması da bir diğer eleştiri noktasıdır.
Hüküm,
şirketin öz kaynaklarının ayrılma akçesini karşılamaya yetmediğinin tespiti
halinde işlem denetçisi tarafından belirlenen oranda esas sermaye indirimi
yapılmasını öngörmüş; ancak daha sonra son fıkrada ayrılma akçesinin ödenmeyen
kısmının diğer alacaklıların alacak haklarından sonra gelmek üzere son sıraya
alınacağını düzenlemiştir. Bu iki düzenleme kanaatimizce çelişki
oluşturmaktadır. Son fıkra ancak limited şirketin esas sermayesinin kanun
koyucu tarafından öngörülen alt sınırda bulunması ve bu nedenle sermaye
indirimine gidilmesinin mümkün olmaması hallerine özgü bir düzenleme olarak
düşünülebilir. Doktrinde PULAŞLI tarafından da limited şirketin sermayesinin
kanunen öngörülen alt sınırda olması nedeniyle sermaye azaltılması yoluna
gidilememesi ve şirketin yeterli öz kaynağının bulunmaması halinde ayrılan
ortağın ayrılma akçesinin ödenmesinin iki şekilde mümkün olabileceği
belirtilmiştir. Bunlardan ilki, yeterli öz sermayenin oluşmasının
beklenmesidir. Bu, oldukça uzun bir süreç olabilecek ve ayrılan pay sahibinin
mağduriyetine neden olabilecektir. İkincisi ise, ödenmesi gereken ayrılma
akçesi oranında esas sermaye artırımı ve aynı anda sermaye azaltılması
yapılmasıdır. Bu ikinci yol, ayrılan ortağın menfaatlerine uygun ve
mağduriyetine sebep olmayacak bir çözüm tarzıdır.
SONUÇ
6102 sayılı
TTK’ya göre limited şirket ortağının şirket sözleşmesinde belirtilen hallerde,
haklı sebeplerin bulunması halinde ve tüm pay sahiplerinin ittifakı ile kabul
edilmesi halinde ortaklıktan çıkması ve çıkarılması mümkündür. Bunun dışında
limited şirket ortağının haklı sebeple şirketin feshini mahkemeden talep etmesi
halinde hâkim re’sen ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verebilir. 6102
sayılı TTK, limited şirket ortağına, başka bir ortak tarafından başlatılan
çıkma prosedürüne katılma imkânı tanımıştır. Pay sahibinin limited şirketten
çıkabilmesinin bir yolu ise payını devretmesidir. Ancak bunun mümkün olabilmesi
için şirket sözleşmesinde aksine bir düzenleme bulunmaması halinde şirket genel
kurulunun onayı gerekmektedir.
6102 sayılı TTK, ticaret şirketlerine ilişkin genel
hükümler arasında şirket birleşmelerini, bölünmelerini ve tür değiştirmelerini
düzenlemiş ve bu işlemler sırasında pay sahiplerine ayrılma akçesi hakkı
tanınabileceği düzenlenmiştir. Ayrılma akçesinin seçimi halinde ortaklıktan
çıkma sonucu ortaya çıkacaktır. Birleşmelerde ayrılma akçesinin şirket
tarafından zorunlu kılınması mümkün olabilmektedir. Bu durumda da ortaklıktan
çıkarma söz konusu olmaktadır. Ayrıca hâkim şirketin hâkimiyetini kötüye
kullanması halinde ortağın ortaklıktan çıkma hakkının bulunduğu düzenlenmiştir.
Buna karşılık şirketteki azınlığın azınlık hakkını kötüye kullanarak şirketi
işlemez hale getirmesi halinde azınlıkların paylarının şirket tarafından satın
alınarak azınlık pay sahiplerinin şirketten çıkarılması sağlanabilir.
Ortaklıktan çıkma veya çıkarılma halinde ortağın başlıca
hakkı, ayrılma akçesi talep hakkıdır. Ayrılma akçesinin muaccel olduğu an ise
şirketin ayrılma akçesini ödeyebilecek öz kaynağının bulunup bulunmadığına göre
belirlenmektedir.