Limited Şirketlerde Ortağın Ortaklıktan Çıkması ve Çıkarılması

Av. Çiğdem AKKAN

GİRİŞ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ‘nda limited şirket ortağının ortaklıktan çıkması ve çıkarılması konusunda birçok düzenleme bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı limited şirket hükümleri arasında özel olarak düzenlenmekte iken bir kısmı tüm ticaret şirketlerine ilişkin ortak hükümler arasında yer almaktadır. Ticaret şirketlerine ilişkin ortak hükümler arasında yer alan düzenlemeler, 6762 sayılı TTK’da yer almayan yeni düzenlemelerdir.

             Bu çalışmamızda öncelikle limited şirket ortağının ortaklıktan çıkma hakkı, limited şirket hükümleri ve ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümlerde yer alan düzenlemeler ışığında incelenecek, daha sonra aynı sistematik içinde limited şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması üzerinde durulacak ve son olarak da çıkma ve çıkarılmanın sonuçları ile özellikle ayrılma akçesi hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.

 I.  LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKMASI

A.    TTK’DAKİ LİMİTED ŞİRKET HÜKÜMLERİNDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKMA HAKKI


1.      1.    Şirket Sözleşmesinden Doğan Ortaklıktan Çıkma Hakkı

    6102 sayılı TTK’da limited şirket ortağının ortaklıktan çıkma hakkını düzenleyen hükümlerden ilki, TTK m. 638/I’dir. Bu hükme göre, şirket sözleşmesiyle ortağın ortaklıktan çıkma hakkının bulunduğu düzenlenebilir ve bu hakkın hangi hallerde kullanılabileceği düzenlenebilir.

    TTK m. 638/I’den çıkan ilk sonuç, ortağın şirket sözleşmesinde bir düzenleme olmadıkça, kanunda düzenlenen diğer haller hariç, ortaklıktan çıkma hakkı bulunmadığıdır. Buna göre, şirket sözleşmesine konan bir hükümle şirket ortaklarının ortaklıktan tek taraflı bir irade beyanıyla çıkma hakkının bulunduğu düzenlenebilir. Şirket sözleşmesiyle ortaklara çıkma hakkı tanınırken bu hakkın belirli şartların gerçekleşmesi halinde kullanılabileceği yönünde bir düzenleme yapılarak çıkma hakkının sınırlarının çizilmesi mümkündür. Bu durumda ortaklar, şirket sözleşmesinde belirtilen şartlara uyarak tek yanlı bozucu yenilik doğuran bir irade beyanıyla ortaklıktan çıkabileceklerdir. Pay sahiplerinin ortaklıktan çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle baştan düzenlenebileceği gibi, daha sonra yapılacak bir sözleşme değişikliği ile de getirilebilir[1]. Ortaklıktan çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle düzenlenmişken bu hak daha sonra yapılacak bir sözleşme değişikliği ile kaldırılabilir[2]. Ancak doktrindeki bir görüşe göre, şirket sözleşmesinde düzenlenen ortaklıktan çıkma hakkı sözleşmesel müktesep hak niteliğinde olduğundan çıkma hakkını ortadan kaldıran bir sözleşme değişikliği ancak tüm ortakların muvafakatiyle mümkün olabilir[3].

Bozucu yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle çıkma iradesinin ortaklık tarafından kabul edilmesi gerekmeyecek, şirkete ulaştığı anda çıkma iradesi sonuç doğuracaktır[4]. Ancak şirket sözleşmesiyle çıkma beyanının sonuç doğuracağı ana ilişkin bir düzenleme getirilmiş olabilir. Örneğin çıkma yönündeki irade beyanının ancak o hesap yılı sonunda hüküm ifade edeceği kararlaştırılmış olabilir. Böyle durumlarda ulaşma anında değil, şirket sözleşmesinde belirtilen zamanda çıkma gerçekleşecektir[5]. Çıkma iradesinin bildirilmesi şekle bağlı olmamakla birlikte ispat kolaylığı bakımından ispatı mümkün kılan bir şekilde yapılması uygun düşecektir[6]. Şirket sözleşmesinde ortaklıktan çıkma bildiriminin belli bir şekil şartına bağlanması mümkündür. Bu durumda çıkma beyanının bu şekle göre yapılması gerekecektir[7]. Şirket tarafından şirket sözleşmesindeki şartların gerçekleşmediği ve bu nedenle çıkma beyanının geçerli olmadığı kanaatinde olunması halinde buna yönelik bir tespit davası açılması mümkündür[8].

2.  Tüm Ortakların Rızasıyla Ortaklıktan Çıkma Hakkı

     Şirket sözleşmesinde ortakların ortaklıktan çıkma hakkı konusunda bir düzenleme yapılmamış ve aşağıda açıklanacak olan diğer çıkma şartları gerçekleşmemiş olsa dahi ortaklardan birinin ortaklıktan çıkmak istemesi halinde diğer tüm ortaklar buna rıza gösterirse ortaklıktan çıkma gerçekleşebilir[9]. Ancak bunun için tüm ortakların onayı yani oybirliği gerekir. Buna karşılık BAŞTUĞ tarafından şirket sözleşmesinde açıkça öngörülmemiş olması halinde genel kurul oybirliği ile karar verse dahi, ortağın ortaklıktan çıkmasının mümkün olamayacağı savunulmaktadır[10].

 3.      Haklı Sebeple Ortaklıktan Çıkma Hakkı 

TTK m. 638/II’de ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkı düzenlenmiştir. Hükme göre, limited şirket ortağı haklı bir sebebe dayanarak ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi için mahkemeye başvurabilir. Görüldüğü üzere haklı sebebe dayanarak ortaklıktan çıkmanın mümkün olabilmesi için çıkmak isteyen ortağın tek yanlı bir irade beyanı yeterli görülmemiş; ayrıca bir mahkeme kararı bulunması gerekliliği aranmıştır.

Çıkmak isteyen ortak tarafından şirket tüzel kişiliği aleyhine açılan bu davada, mahkeme öncelikle ortağın dayandığı sebebin haklı bir sebep olup olmadığını inceleyecektir. Haklı sebebin bulunup bulunmadığı somut olayın özelliklerine göre belirlenmelidir. Örneğin; şirket sözleşmesiyle pay devrinin tamamen yasaklanmış olması ve TTK m. 638/I’deki çıkma hakkının ortaklara tanınmamış olması halinde ortağın ortaklık ilişkisinden kurtulabilmek için haklı sebeple çıkma davası açması mümkündür. Ortağın ömür boyu ortaklık ilişkisi içinde kalmaya zorlanması mümkün olmamalı ve bu durum bir haklı sebep olarak kabul edilerek ortağın ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi gerekmektedir[11]. Haklı sebep, ortaklık ilişkisinin devamını, ortak için ağır bir külfet halinde getiren sebeplerdir[12]. Haklı sebeple ortaklıktan çıkma davasında haklı sebep yanında, ayrıca bu haklı sebebin o ortak için ortaklıkta kalmayı katlanılamaz bir hale getirmiş olması da aranmalıdır[13]. Haklı sebep konusunda TTK m. 245 hükmünde kollektif şirketlere yönelik bir düzenleme bulunmaktadır. Doktrinde bu hükmün limited şirketler için de uygulanabileceği belirtilmiştir[14]. TTK m. 245’e göre; bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarında şirkete ihanet etmiş olması, kendi kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, sürekli hastalık veya diğer bir sebepten dolayı üstüne aldığı işleri yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyeti kaybetmesi gibi hallerin haklı sebep sayılacağı düzenlenmiştir.

Şirket sözleşmesine getirilen bir hükümle hangi hallerin haklı sebep olarak kabul edileceği düzenlenebilir. Böyle bir düzenlemenin bulunduğu hallerde, şirket sözleşmesinde belirtilen hallerden birinin oluşması durumunda mahkeme haklı sebeple çıkma davasını kabul etmelidir. Burada mahkemenin inceleyeceği husus, şirket sözleşmesinde haklı sebep sayılan ve davacının dayandığı durumun oluşup oluşmadığını incelemekle sınırlı olmalı; yoksa bu sebebin haklı olup olmadığı tartışılmamalıdır[15]. Bu durumda da ortaklar şirket sözleşmesinde belirtilen haklı sebeplerle bağlı olmayacaklardır. Şirket sözleşmesinde sayılmayan başkaca haklı sebeplerin varlığına dayanarak da mahkemeden ortaklıktan çıkma talep edebileceklerdir[16]. Bu durumda mahkeme, dayanılan sebebin haklı sebep olup olmadığını da inceleyecektir. Mahkemece verilecek karara karşı temyiz yolu açıktır.

Ortakların haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkı şirket sözleşmesiyle kısıtlanamaz, başkaca ek şartlara bağlanamaz ve ortadan kaldırılamaz[17]. Zira, ortaklıktan çıkma hakkı ortaklar için mutlak ve vazgeçilemez bir hak niteliğinde olup emredici bir hükümle düzenlenmiştir[18]. Buna karşılık doktrinde BAŞTUĞ tarafından savunulan görüşe göre, haklı sebeple ortaklıktan çıkma hakkının dava açılması gerekmeksizin ortağın tek taraflı bir irade beyanıyla kullanılabileceğinin şirket sözleşmesiyle kararlaştırılması mümkündür[19].

 4.    Katılma Yoluyla Ortaklıktan Çıkma Hakkı

a.    Haklı Sebeple Çıkma Davasına Katılma Yoluyla Ortaklıktan Çıkma

    TTK m. 639’da çıkmaya katılma düzenlenmiştir. Buna göre; ortaklardan biri tarafından haklı sebeple ortaklıktan çıkma davası açılması halinde, şirket müdürlerinin bu durumu gecikmeden diğer ortaklara bildirmesi gerekir. Bu bildirim üzerine diğer ortaklardan her birinin bu sebebin kendisi için de haklı bir sebep olması halinde çıkmaya katılma hakkı mevcuttur. Ortaklar çıkmaya katılma hakkını, müdürler tarafından yapılan bildirimin kendilerine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde kullanmak zorundadır. Bu bir aylık süre hak düşürücü süredir.

    Müdürlerce yapılacak olan bu bildirim yönünden kanun koyucu bir şekil şartı düzenlememiştir. Buna rağmen, diğer ortakların çıkmaya katılma hakkının bildirimin ulaşmasından itibaren bir aylık hak düşürücü süreye bağlanması karşısında ispat kolaylığı açısından iadeli taahhütlü mektup yoluyla, noter kanalıyla veya elden imza karşılığı tebliğ etmek suretiyle bildirim yapılması uygun olacaktır.

    Ortaklardan biri veya birkaçı çıkmaya katılma hakkını kullanmak istiyorsa, bunu müdürlere bildirmeli ve bir dava açarak haklı sebeple çıkma davasına katılmalıdır. Bu durumda kanaatimizce tüm davalar birleştirilerek birlikte karara bağlanmalı ve böylece ortaya farklı yönlerde kararlar çıkmasının önüne geçilmelidir.

                b.      Şirket Sözleşmesinden Doğan Çıkmaya Katılma Yoluyla Ortaklıktan Çıkma

    Ortakların çıkma hakkının TTK m. 638/I’e göre, şirket sözleşmesiyle düzenlenebileceğini yukarıda açıklamıştık. Ortaklardan birinin şirket sözleşmesiyle kendisine tanınan bu hakkı kullanması halinde, kanun koyucu diğer ortakların da dilerse bu çıkmaya katılabilecekleri TTK m. 639’da düzenlenmiştir.

    Katılma hakkının kullanımı konusunda yukarıda “Haklı Sebeple Çıkma Davasına Katılma Yoluyla Çıkma” başlığı altında açıkladığımız hususlar burada da geçerlidir. Tek fark, burada katılma yoluyla çıkmak isteyen ortağın dava açmasının gerekmemesi ve bir aylık süre içinde tek yanlı olarak katılma yoluyla çıkma iradesini beyan etmesinin yeterli olmasıdır.

    Kanun koyucu tarafından getirilen bu düzenlemenin somut bir faydasının ve işlevinin olup olmadığı tartışmaya açıktır. Zira, şirket sözleşmesiyle ortaklara çıkma hakkı tanınması halinde her zaman, bu çıkma hakkının belirli şartlara bağlanması halindeyse bu şartların gerçekleşmesi halinde her zaman ortakların tek yanlı bir irade beyanıyla çıkma hakkını kullanması zaten mümkündür. Bu durumda bu hakkını başka bir ortağın çıkma iradesine katılarak kullanmasının ortağın durumunda ne gibi bir farklılık yaratacağı tarafımızca anlaşılamamıştır.

B.     TTK’DAKİ TİCARET ŞİRKETLERİNE İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKMA HAKKI

1.      Hâkim Şirketin Hâkimiyetini Hukuka Aykırı Bir Şekilde Kullanması Halinde Ortaklıktan Çıkma

    6102 sayılı TTK, şirketler topluluğu konusunda ayrıntılı düzenlemelere yer vermiş olup m. 195’de hâkim ve bağlı şirketleri düzenlemiştir. Buna göre;

 “a) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;

1.      Oy hakkının çoğunluğuna sahipse veya

2.      Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya

3.      Kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,

b) Bir ticaret şirket, bir diğer ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa,

birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir.”

 Aynı hükmün 6. fıkrasında, buradaki “yönetim kurulu” ibaresinin limited şirketlerde müdürleri ifade ettiği belirtilmiştir. TTK m. 202 ‘de hâkim şirketin bu hâkimiyetini, bağlı şirketleri zarara uğratacak şekilde kullanamayacağı belirtilerek hâkim şirketin hâkimiyeti hukuka aykırı olarak kullanması hali ve bundan doğan sorumluluk düzenlenmiştir[20]. Konumuzun kapsamı itibariyle ayrıntıya girilmeyecek ve düzenlemenin sadece ortaklıktan çıkma talep hakkı tanıyan kısmına değinilecektir.

    TTK m. 202/II hükmüne göre; hâkimiyetin kullanılmasıyla gerçekleşen ve bağlı şirket yönünden açıkça haklı bir sebebi bulunmayan önemli esas sözleşme değişikliği işlemlerine ilişkin genel kurul ve yönetim kurulu kararlarına karşı, bağlı şirkette pay sahibi olanların dava açma hakları mevcuttur.  Bu tür kararlara örnek olarak kanun hükmünde, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih ve menkul kıymet çıkarılması örnekleyici olarak sayılmıştır. Bu tür kararların varlığı halinde pay sahibi, genel kurul kararına olumsuz oy verip bunu tutanağa geçirtmesi ya da benzer konularda yönetim kurulunca alınmış bir karar varsa bu karara yazılı olarak itiraz etmesi şartıyla dava açma hakkını haiz olacaktır. Pay sahibi açtığı bu davada dilerse zararlarının tazminini, dilerse paylarının varsa borsa değeri, yoksa ya da borsa değeri gerçeğe uygun düşmüyorsa gerçek değeri üzerinden hâkim şirket tarafından satın alınmasını isteyebilir. Mahkeme tarafından talebin kabul edilmesi halinde davacının sahip olduğu payların gerçek değeri üzerinden davalı hâkim şirket tarafından satın alınmasına karar verilecektir.

    TTK m. 202/I-a hükmünde de hâkim şirketin hâkimiyetini, bağlı şirkete kayba uğratacak şekilde kullanamayacağı; özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak, borç devri gibi hukukî işlemeler yapmaya, kârını azaltmaya veya aktarmaya, malvarlığını aynî ya da kişisel nitelikteki haklarla sınırlandırmaya, kefalet, garanti, aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye, tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak veya durdurmak gibi kararlar almaya zorlayamayacağı düzenlenmiştir. Hükümdeki sayım tahdidî olmayıp örnekleyicidir. Önemli olan, işlemin kayba sebebiyet verebileceğinin ikna edici şekilde ortaya konulabilmesidir[21]. Buna karşılık bağlı şirket bu şekilde birtakım kayıplara uğratılırsa en geç o faaliyet yılı sonunda bunun denkleştirilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu denkleştirmenin yapılmamasının yaptırımı ise m. 202/I-b’de yer almaktadır. Bu durumda bağlı şirketin her bir pay sahibinin, hâkim şirket ve onun yönetim kurulu üyelerinden şirketin zararlarının tazminini isteme hakkı mevcuttur. Açılan davada hâkim, davacının talebi halinde ya da re’sen, zararların tazmini yerine 2. fıkradaki gibi pay sahibinin payının gerçek değeri üzerinden satın alınmasına ya da duruma uygun düşen başka bir çözüme karar verebilir. Burada da hâkimin taleple bağlı olmadığı açıkça düzenlenmiştir.

     TTK m. 202’deki koşulların gerçekleşmesi ve bağlı şirketin bir limited şirket olması halinde limited şirket ortağınca hâkim şirket aleyhine açılan bir davada, sahip olduğu hisselerin gerçek değeri üzerinden satın alınması talep edilir ve mahkeme tarafından dava kabul edilirse ya da m. 202/I-b ‘ye göre hâkim re’sen bu yönde bir karar verirse, limited şirket ortağının payları hâkim şirket tarafından satın alınacak, limited şirket ortağı mahkemenin kararıyla şirketten çıkacaktır.

 2.  Şirket Birleşmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkma

     TTK m. 136 vd. hükümlerinde şirket birleşmeleri düzenlenmiştir[22]. Buna göre şirket birleşmeleri, devralma şeklinde ve yeni kuruluş şeklinde birleşme olarak ikiye ayrılır. Geçerli birleşmeler TTK m. 137’de sayılmıştır. Buna göre; sermaye şirketleri, sermaye şirketleriyle, kooperatiflerle ve devralan olmak kaydıyla kollektif ve komandit şirketlerle birleşebilirler.

    TTK m. 140’a göre birleşme halinde devrolunan şirketteki pay sahiplerinin hakları korunmalı ve bu ortaklara devralan şirkette aynı oranda haklar sağlanmalıdır. Konumuzun kapsamı itibariyle bu konuda ayrıntıya girilmeyecektir. TTK m. 141’de ise ayrılma akçesi düzenlenmiştir. Buna göre birleşen şirketler, birleşme sözleşmesine bir hüküm koyarak ortaklara seçimlik bir hak tanıyabilirler. Bu hükümle ortakların, devralan şirkette pay ve ortaklık hakkı iktisabını ya da devrolan şirketteki paylarının gerçek değeri üzerinden hesaplanacak bir ayrılma akçesini seçebilecekleri düzenlenir. Birleşme sözleşmesine böyle bir hüküm konması ve ortağın ayrılma akçesini tercih etmesi halinde, ortak, payının gerçek değeri üzerinden hesaplanacak olan ayrılma akçesini alarak ortaklıktan çıkacaktır. Bu durumda birleşen şirketler, ortaklarına kanunun öngördüğü bu seçimlik hakkı tanıyıp tanımamakta özgürdür. Eğer bu hakkı tanımış ve ortaklardan biri ya da bir kaçı ayrılma akçesini seçmişse, bu ortaklar ayrılma akçelerini alarak kendi iradeleriyle ortaklıktan çıkarlar. Bu hükmün amacı, şirket birleşme işlemini onaylamayan ve ortaklığını sürdürmek istemeyen ortaklara çıkma hakkı tanımaktır[23].

3. Şirket Bölünmesi Halinde Ortaklıktan Çıkma

     TTK m. 159 vd. hükümlerinde şirket bölünmeleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir[24]. Böylece Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerinden ibaret olan şirket bölünmesi konusundaki yasal düzenlemeler, TTK bünyesine alınarak sistem detaylı bir şekilde yasal temele oturtulmuştur. Konunun çok kapsamlı olması nedeniyle bu çalışmamızda sadece çalışmamız ile bağlantılı noktalara çok kısaca değinilecektir.

    Şirket bölünmeleri genel itibariyle tam bölünme ve kısmî bölünme olarak ikiye ayrılır. Tam bölünmede bölünen şirket, bölünmenin ticaret sicile tesciliyle infisah eder. Kısmî bölünmede ise şirketin sadece bir kısmı bölünerek ayrılmakta, kalan kısım ile bölünen şirket varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

    TTK m. 161’e göre bölünen şirket ortaklarına, bölünmeye katılan tüm şirketlerde mevcut payları oranında pay tahsis ediliyorsa buna oranların korunduğu bölünme denir. Buna karşılık bölünmeye katılan şirketlerin bazılarında mevcut pay oranından daha az, bazılarındaysa daha fazla pay tahsis edilerek denge sağlanmaya çalışılıyorsa buna da oranların korunmadığı bölünme denir. Oranların korunmadığı bölünmede bölünme kararı TTK m. 173/III’e göre, devreden şirkette oy hakkını haiz ortakların yüzde doksanı ile alınır. Oranların korunmadığı bölünmeyi bir örnekle açıklamayalım. (X)A.Ş. ‘de ortak olan A %40 paya sahiptir. (X) A.Ş. kısmî bölünmeye girer ve şirketin bir kısmı bölünerek (Y) A.Ş.’ye devrolur. A’nın (Y) A.Ş.’de pay oranı % 25’dir. Bu durumda oranlar korunmamıştır; ancak A’nın (X)A.Ş.’deki payı % 55’e çıkarılarak denge sağlanmıştır. Konumuzla bağlantılı olan nokta, oranların korunmadığı bölünmedir. Şöyle ki; hükmün gerekçesini incelediğimizde yukarıdakine benzer bir örnek verildikten sonra oranların korunmadığı bölünmelerde bazı ortakların devralan ve yeni kurulan şirkette pay iktisap ederken bölünen şirketten tamamen ayrılabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, bölünen bir limited şirketin ortağı, devrolunan şirkette pay sahibi olurken bölünen şirketten tamamen ayrılabilir. Sonuç itibariyle, bölünme işlemiyle ortaklıktan çıkmak mümkündür[25].

4.   Şirketin Tür Değiştirmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkma

     Şirketlerin tür değiştirmesi hakkındaki düzenlemeler TTK m. 180 vd.de yapılmıştır[26]. Geçerli olan tür değiştirmeleri TTK m. 181’de düzenlenmiştir. Buna göre bir sermaye şirketi başka bir sermaye şirketine ya da kooperatife dönüşebilir. Çalışmamızın kapsamı itibariyle tür değiştirmeye ilişkin ayrıntılı bilgi verilmeyecektir.

    Konumuz kapsamında incelenmesi gereken nokta, birleşme ve bölünmelerde olduğu gibi, tür değiştirme halinde de tür değiştiren şirketin ortaklarına ortaklıktan çıkma hakkı tanınıp tanınmadığıdır. Tür değiştirmeye ilişkin hükümler incelendiğinde bu konuda açık bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir. Ancak ortakların paylarının ve haklarının incelenmesine ilişkin ortak hüküm niteliğindeki TTK m. 191/I hükmüne bakıldığında; “Birleşmede, bölünmede ve tür değiştirmede ortaklık paylarının ve ortaklık haklarının gereğince korunmamış veya ayrılma karşılığının uygun belirlenememiş olması halinde, her ortak, birleşme, bölünme veya tür değiştirme kararının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilanından itibaren iki ay içinde, söz konusu işlemlere katılan şirketlerden birinin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, uygun bir denkleştirme akçesinin saptanmasını isteyebilir.” şeklinde bir düzenleme yapıldığı görülmüştür. Hükmün lafzından çıkan sonuç nedeniyle, doktrinde kabul edilen bir görüşe göre, tür değiştirme halinde de ayrılma karşılığından söz edildiğine göre, şirketin tür değiştirmesi, ortağa ayrılma akçesi karşılığında çıkma hakkı sağlayacaktır[27].

    Sonuç itibariyle, limited şirketin anonim şirkete veya kooperatife dönüşmesi kararı alınırsa o limited şirket ortağı ayrılma akçesini alarak şirketten çıkma hakkına sahiptir.

 C. PAYIN DEVRİ YOLUYLA ORTAKLIKTAN ÇIKMA

aa.      Genel Olarak

     Limited şirket ortağı payını devrettiğinde ortaklıktan çıkmakta, yerine payı devralan kişi ortaklığa girmektedir. Bu nedenle, doktrinde her ne kadar burada teknik anlamda bir çıkma bulunmadığı ifade edilse de payın devri ile ortağın ortaklık sıfatının ortadan kalkması nedeniyle pay devrinin çıkma hallerinden biri olarak kabul edilmesi mümkündür[28]. Bu çalışmada konumuzun kapsamı itibariyle ayrıntıya girilmeksizin kısaca limited şirkette pay devrinin ne şekilde yapılabileceğine değinilecektir.

 bb.      Pay Devrinin Geçerlilik Koşulları

    Limited şirkette pay devrinin ne şekilde yapılacağı TTK m. 595’te düzenlenmiştir. Buna göre ilk kural, payın devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı olarak yapılması ve imzaların noter tarafından onanmasıdır. Kanun koyucu burada bir geçerlilik şartı öngörmüş olup bu geçerlilik şartı hem taahhüt işlemi hem de tasarruf işlemi için söz konusudur[29]. Taahhüt işlemi ve tasarruf işlemi aynı anda tek bir sözleşmeyle yapılabileceği gibi iki ayrı sözleşmeyle de yapılabilir[30]. Gerekli şekil şartına uyulmaması halinde yapılan devir sözleşmesi mutlak butlanla malûl olacaktır[31].

    TTK m. 595/II’ye göre, devir sözleşmesinde ayrıca ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri, ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak şekilde genişletilmiş rekabet yasağı, ön alın, geri alın ve alım hakları, sözleşme cezasına ilişkin koşullar da belirtilir. Hükmün gerekçesine bakıldığında buradaki sayımın numeros clausus olduğu ve hükmün emredici olduğu açıkça belirtilmiştir. Buna karşılık devir sözleşmesinde bu hususların bulunmaması, o pay devri sözleşmesini geçersiz kılmayacak, duruma göre payı devredenin devralana karşı tazminat sorumluluğunun doğmasına neden olacaktır[32].  

    Pay devrinin geçerli olabilmesi için gerekli olan son geçerlilik şartı, ortaklar genel kurulunun onayıdır. Limited şirketlerde pay devrinin geçerliliği, ortaklık genel kurulunca onaylanmasına bağlıdır. Bu onayın alınabilmesi için pay devri işleminin şirket tüzel kişiliğine bildirilmesi gerekir. Bildirim herhangi bir şekle bağlı olmayıp taraflardan birince yapılabilir[33]. Genel kurul onayı, devir sözleşmesinin yapılmasından önce de alınabilir[34]. Genel kurulun onay konusundaki karar yeter sayısı, şirket sözleşmesinde aksine bir düzenleme bulunmadıkça, TTK m. 620’ye göre toplantıda temsil edilen payların salt çoğunluğudur. Ortaklar genel kurulu hiçbir gerekçe göstermeksizin payın devrine onay vermekten kaçınma hakkını haizdir. Burada kanundan doğan bir bağlam söz konudur[35]. Ancak bu hüküm emredici bir hüküm olmayıp, şirket sözleşmesiyle aksinin kararlaştırılması mümkündür. Başka bir ifadeyle, şirket sözleşmesine konacak bir hükümle pay devirlerinin ortaklar genel kurulu onayına bağlı olmaksızın yapılabileceği ya da ortaklar genel kurulunun sadece belirli hallerde onay vermekten kaçınabileceği yönünde bir hüküm konulabilir. Payın devrinin şirket sözleşmesiyle tamamen serbest bırakılması mümkün olduğu gibi, tamamen yasaklanması da TTK m. 595/IV ile mümkün kılınmıştır. Şirket sözleşmesine konacak olan bir hükümle pay devrinin tamamen yasaklanması mümkündür. Pay devrinin tamamen yasaklandığı yönünde bir hüküm şirket sözleşmesinde bulunmasa dahi, ortaklar genel kurulunun hiçbir gerekçe göstermeksizin onay vermekten kaçınma hakkının bulunduğu hallerde yine aynı katı sonuç ortaya çıkacaktır.

    TTK m. 595/VI hükmüne göre, eğer şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörülmüşse ve payı devralan kişinin ödeme gücü şüpheli görülmüşse, payı devralandan teminat istenebilir. Eğer payı devralan gerekli teminatı gösteremezse şirket sözleşmesinde bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi, ortaklar genel kurulu onay vermekten kaçınabilecektir.

    Kanun koyucu, ortaklar genel kurulunun pay devrine onay verip vermeme konusunda bir karar vermesi için üç aylık bir üst sınır koymuştur. Buna göre; eğer ortaklar genel kurulu yapılan pay devri bildiriminden itibaren üç ay içinde payın devrine onay vermeyi reddetmezse, zımnen onay vermiş kabul edilecektir. Böylece, payın devri sözleşmesinin geçerli olup olmadığı konusunun uzun süre sürüncemede kalması engellenerek belirsizliklerin önüne geçilmiştir.

 cc. Bağlamın Etkisizleşmesi

    Kural, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmüş olmadıkça limited şirket pay devrinin ortaklar genel kurulu onayı ile geçerlilik kazanacak olması ise de bu kanunî bağlamın yine kanundan dolayı etkisizleştiği haller mevcuttur. Konu, TTK m. 596’da düzenlenmiştir. Buna göre üç halde bağlam etkisizleşir. Bunlar; miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler ve payın icra yoluyla iktisap edilmesi halidir. Bu üç halde payı devralan kişi, ortaklar genel kurulu onayı gerekmeksizin pay sahipliği sıfatını kazanacaktır[36].

    Kanun koyucu bağlamı etkisizleştiren halleri düzenledikten sonra, limited şirket bünyesinde istenmeyen kişilerin girmesini engellemek amacıyla bunun da bir istisnasını düzenlemiştir. Buna göre şirket, iktisabı öğrendikten sonra üç ay içinde esas sermaye payını iktisap eden kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bu reddin yapılabilmesi için şirketin kendisi, ortaklarından biri ya da gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, payın gerçek değeri üzerinden alınmasının önerilmesi gerekir. Payın gerçek değeri üzerinden şirket, ortaklardan biri ya da şirketin gösterdiği üçüncü kişi tarafından payın devralınacağının teklif edilmesi üzerine payı iktisap eden kişi, payı gerçek değeri üzerinden devretmek zorundadır. Payın gerçek değerinde anlaşılamaması halinde TTK m. 597’ye göre taraflardan biri mahkemeye başvurarak payın gerçek değerinin tespitini isteyebilir.  Yargılama giderlerini mahkeme takdiren paylaştırır ve mahkemenin verdiği karar kesindir.

    Şirket tarafından üç ay içinde esas sermaye payını iktisap eden kişinin reddedilmesi ve bu payın gerçek değeri üzerinden devri hali de, payı devretmek zorunda kalan pay sahibi yönünden bir ortaklıktan çıkarılma hali oluşturur[37].

    Şirket, bağlamı etkisiz bırakan pay devri halinde bu devir işlemini üç ay içinde reddetmezse işleme onay vermiş sayılır. Reddin açıkça ve yazılı olması gerekir.

    Devir işleminin reddi halinde bu red kararı geçmişe etkili olarak sonuç doğuracaktır. Buna karşılık bu arada alınan genel kurul kararları varsa, red kararı, bunların geçerliliğini etkilemeyecektir.

dd. Tescil ve Pay Defterine Kayıt        

    Pay devri halinde şirket müdürleri ticaret sicile başvurarak pay devrini tescil ettirir. Tescil başvurusu için TTK m. 598/II otuz günlük süre öngörmüştür. Bu süre içinde başvurunun yapılmaması halinde, ortaklıktan ayrılan ortak, kendi adının sicilden silinmesi için başvurabilecektir. Bu durumda sicil müdürü, şirkete süre vererek payı iktisap eden kişinin adının bildirilmesini ister.

    TTK m. 598/III ile sicil kayıtlarına güvenen kişinin iyiniyetinin korunacağı düzenlenmiştir. Aşağıda da açıklanacağı üzere tescil, kurucu bir etkiye sahip değildir[38]. Payını devreden ortağın pay sahipliği sıfatı, payın devri işleminin genel kurul tarafından onaylanmasıyla sona erer. Tescil ise dış ilişki bakımından önem taşır.

    TTK m. 594’de pay defteri düzenlenmektedir. Buna göre limited şirkette pay sahibi olanların adları, adresleri, esas sermaye payının sayısı, itibari değeri, paylar üzerindeki intifa ve rehin hakları, pay devirleri pay defterine kaydedilir. Pay defterine kaydın pay sahipliği yönünden kurucu bir fonksiyonu yoktur; pay defterindeki kayıt sadece ispat işlevine sahiptir[39]. Payın devri halinde de ortaklar genel kurulunca devir işleminin onaylanmasıyla pay devri geçerli bir şekilde gerçekleşmiş olur. Bu pay devrinin pay defterine kaydedilmemiş olması, devrin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Müdürlerin payı devralan ve onaylanan pay sahibini pay defterine kayıttan kaçınması halinde pay sahibi, pay defterine kayıt için dava açabilir[40].  Ayrıca haksız olarak pay defterine kayıttan imtina eden yöneticilerin sorumluluğu da söz konusu olabilecektir[41].

II. LİMİTED ŞİRKETTE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMASI

A.  TTK’DAKİ LİMİTED ŞİRKET HÜKÜMLERİNDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

1. Şirket Sözleşmesinden Doğan Sebeplerle Ortaklıktan Çıkarılma

a. Genel Olarak

    TTK m. 640/I hükmüne göre, şirket sözleşmesiyle bir ortağın ortaklıktan çıkarılabileceği haller düzenlenebilir. Şirket sözleşmesinde belirtilen hallerde ortağın ortaklıktan çıkarılabilmesi için ortaklar genel kurulu kararı gerekir. Kanun koyucu ortaklık genel kurulunca alınacak çıkarma kararı için gerekli yetersayı konusunda önemli kararları düzenleyen TTK m. 621’de bir düzenleme yapmıştır. TTK m. 621/I-d’ye göre, bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılmasına karar verilebilmesi için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması gerekir.

    Oy hakkından yoksunluk halini düzenleyen TTK m. 619 hükmüne bakıldığında limited şirket ortağının üç halde oydan yoksun olduğunun düzenlendiği görülmektedir. Bunlar;

-          Herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış bulunanlar için, müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda,

-          Esas sermaye payını devreden ortak yönünden şirketin kendi esas sermaye payını iktisabına ilişkin kararlarda,

-          Ortağın bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunmasını onaylayan kararlarda ilgili ortak oy kullanmaz.

    Görüldüğü gibi, ortağın kendisinin ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin olarak kararlarda oy kullanmasını engelleyen bir düzenlemeye TTK’da yer verilmemiştir.

b.  Kararın Tebliği

    Ortaklar genel kurulu tarafından ortaklardan birinin şirket sözleşmesinde düzenlenen sebeplerle ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi halinde bu kararın, TTK m. 640/II hükmüne göre hakkında çıkarma kararı verilen ortağa tebliğ edilmesi ve bunun noter kanalıyla yapılması gerekir. Kanun koyucu, hakkında çıkartılma kararı verilen ortağın çıkarma kararının alındığı genel kurul toplantısında bulunması veya bulunmaması konusunda bir ayrım yapmamış olduğundan her halükârda çıkarılma kararının noter aracılığıyla tebliği gerekecektir.

c. İptal Davası

    TTK m. 640/II’ye göre, hakkında ortaklıktan çıkarma kararı verilen ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı mevcuttur. TTK m. 622’ye göre genel kurul kararlarının iptali ve butlanı konusunda anonim şirket hükümleri kıyasen limited şirkete de uygulanacaktır. Ancak burada kanun koyucu, iptal davasının açılması süresinin başlangıcı konusunda anonim şirket hükümlerinden ayrılmıştır. Sadece ortağın ortaklıktan çıkarılma kararına ilişkin olarak açacağı iptal davası süresi olan üç aylık sürenin başlangıcı, kararın kendisine notere kanalıyla tebliğ edildiği tarihten itibaren başlayacaktır. 

    Limited şirket kararlarının iptali konusunda anonim şirket hükümlerine atıf yapıldığına göre, anonim şirket genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için aranan koşullar limited şirket yönünden de geçerli olacaktır. Bu noktada tartışılması gereken husus şudur: Hakkında ortaklıktan çıkarılma kararı verilen limited şirket ortağının bu karara karşı iptal davası açabilmesi için TTK m. 445 vd.deki koşulların gerçekleşmesi aranacak mıdır, yoksa hakkında çıkarılma kararı verilen ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı, alelade iptal davası açma hakkına göre özellikli durumda olup başkaca bir koşulun oluşmuş olmasına gerek olmaksızın iptal davası açılabilecek midir? İlk ihtimalin kabulü halinde limited şirket ortağının toplantıya katılmış ve karara muhalif kalarak muhalefet şerhini tutanağa geçirtmiş olması ya da çağrının gereği gibi yapılmaması nedeniyle toplantıya katılamamış olması ya da toplantıya yetkisiz kişilerin katılması ve bunların karara etkili olması sonucunda bu kararın alınmış olması aranacaktır. İkinci ihtimalin kabulünde ise, ortağın işinin bulunması, yurt dışında olması, hastalık vs. herhangi bir sebepten dolayı toplantıya katılmamış olması halinde dahi iptal davası açma hakkının var olduğu kabul edilecektir. Kanun koyucu iptal davası süresinin başlangıcı konusunda açıkça farklı bir düzenleme getirmiş ise de bu konuda bir açıklama getirmemiştir. Kanaatimizce, ortaklıktan çıkarılma kararı neticesinde ortağın artık şirketle ilişiği kesilecek olması ve bu durumun ortağı önemli derecede etkileyebilecek olması gerekçeleriyle ikinci ihtimalin kabul edilmesi daha isabetli olacaktır. Ayrıca ortaklıktan çıkarma gibi önemli bir konuda alınan genel kurul kararının yargı denetimine tâbi tutulması için başkaca koşullar aranması, hukuk güvenliği ile bağdaşmayacaktır.

2. Haklı Sebeple Ortaklıktan Çıkarılma

    TTK m. 640/III hükmünde “Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hali saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, haklı sebeplerin varlığı halinde şirket, ortağın ortaklıktan çıkarılmasını mahkemeden talep edebilecek ve ortak, ancak mahkeme tarafından verilecek kararla ortaklıktan çıkarılabilecektir.

    Öncelikle mahkemeden haklı sebeple çıkarılma talep edilebilmesi için kararın kimler tarafından alınacağı ve davada aktif husumet ehliyeti sahibinin kim olduğunun incelenmesi gerekir. TTK m. 621/I-h’de, bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusunda alınacak karar, genel kurulun önemli kararları arasında sayılmıştır. Buna göre, bir ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusunda karar, ortaklar genel kurulu tarafından ve ağırlaştırılmış nisapla alınacaktır. Genel kurul tarafından bu karar alındıktan sonra açılacak davada davacı, şirket tüzel kişiliği olacaktır[42]. Ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması davası açılabilmesi için genel kurul tarafından ağırlaştırılmış nisapla karar alınması gerekliliğinin özellikle iki kişilik limited şirketler bakımından sorun oluşturduğu doktrinde ifade edilmiştir[43]. İki kişilik limited şirketlerde ortaklardan birinin haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasını gerektiren durumlar oluşsa dahi, kanunda özel bir düzenleme bulunmadığından bu durumda diğer ortağın haklı sebeple çıkarma talep etmesi mümkün olamayacaktır. Bu noktada kollektif şirketlere özgü TTK m. 257 hükmünün kıyasen uygulanıp uygulanamayacağı sorusu gündeme gelmektedir. Özellikle 6102 sayılı TTK’nın tek kişilik limited şirkete cevaz vermesi karşısında m. 257 kıyasen uygulanarak; ancak şirket tüzel kişiliği de muhafaza edilerek, haklı sebep oluşturan ortağın şirketten çıkarılmasına ve şirketin tek ortaklı olarak devamına mahkeme tarafından karar verilebileceğinin kabulü isabetli olacaktır[44].

    Genel kurul tarafından karar alındıktan sonra ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için dava açma süresi konusunda kanun koyucu bir düzenlemeye yer vermemiştir.

    Genel kurul tarafından alınan bu karara karşı hakkında haklı sebeple çıkarılma davası açılmasına karar verilen ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı her zaman mevcuttur. Ancak bu iptal davası açma konusunda sürenin başlangıcının hangi tarih olacağı tartışılabilir. Kanun koyucu hükmün birinci fıkrasında şirket sözleşmesinde belirtilen sebeplerle çıkarma kararı verilebileceğini düzenledikten sonra ikinci fıkrada bu kararın noterden tebliği gerektiğini belirterek iptal davası açma hakkının tebliğden itibaren başlayacağını düzenlemiştir. Üçüncü fıkrada ise şirketin haklı sebeple çıkarma konusunda dava açma hakkını saklı tutmuştur. Kanaatimizce bu durumda, genel kurul tarafından alınan haklı sebeple çıkarma davası açma kararının ortağa noter kanalıyla tebliğine gerek yoktur. İptal davasına ilişkin genel kurallar çerçevesinde ortağın iptal davası açma hakkı mevcut kabul edilmelidir. Genel kurul kararına karşı açılmış bir iptal davası bulunması halinde, haklı sebeple çıkarma davasında bu iptal davasının sonucu bekletici mesele yapılmalıdır. Doktrinde kabul edilen bir görüş tarafından iptal davasının, ortak aleyhine açılan ortaklıktan çıkarma davasında karşı dava olarak açılabileceği isabetli olarak dile getirilmiştir[45].

    Haklı sebeple çıkarma davasında mahkeme, genel kurul tarafından tespit edilen sebebin gerçekten haklı olup olmadığını ve bu sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyecektir. Haklı sebebin çıkarılmak istenen ortağın şahsından doğmuş olması ve diğer ortaklar için bu ortağın ortaklık sıfatının devam etmesinin çekilmez bir hâl almış olması gerekir[46]. Nelerin haklı sebep sayılacağı şirket sözleşmesiyle düzenlenebilir. Bu durumda mahkeme, sebebin haklı olup olmadığını değil; gerçekleşip gerçekleşmediğini incelmekle yetinmelidir[47]. Ayrıca ortağın ortaklıktan çıkarılmasının son çare olması gerekir. Mahkeme, çıkarma davasından önce şirketin başka yollara başvurup başvurmadığına bakacaktır[48]. Mahkeme kararına karşı temyiz yolu açıktır.

3. Ortağın, Şirketin Haklı Sebeple Feshini Dava Etmesi Halinde Mahkeme Kararıyla Ortaklıktan Çıkarılma   

    TTK m. 636 ‘da limited şirketin sona erme sebepleri sayılmış olup aynı maddenin 3. fıkrasında her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği düzenlenmiştir. Anonim şirketlerde şirketin haklı sebeple mahkemeden feshini isteme hakkı sadece azınlık pay sahiplerine bahşedilmişken, limited şirkette her bir pay sahibine bu hak tanınmıştır. 

    TTK m. 636/III’e göre, ortaklardan birinin şirketin haklı sebeple feshini mahkemeden talep etmesi halinde mahkeme şirketin feshi yerine, ortağın payının gerçek değeri üzerinden şirket tarafından satın alınmasına, davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme hükmedilebileceğini düzenlemiştir. Buna göre, aynen anonim şirketlerde olduğu gibi, hâkimin taleple bağlı olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Şirketin devamlılığı esası çerçevesinde hâkim, şirketin feshi yerine uygun düşen her türlü kararı takdiren verebilecek olup bunlardan biri de davacı ortağın ortaklıktan çıkarılmasıdır.

4. Ortağın Sermaye Borcunda Temerrüde Düşmesi Nedeniyle Ortaklıktan Çıkarılma

     6762 sayılı TTK m. 510/IV hükmünde limited şirketin kuruluşu aşamasında ticaret sicil müdürlüğüne verilecek dilekçede her ortağın koyacağı sermayeyi tamamen taahhüt etmiş ve bu sermayeye mahsuben kanun veya şirket sözleşmesinin tespit ettiği miktarı ödemiş olduğunu bildirmeleri gerektiği düzenlenmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2003/3 sayılı Tebliği’ne göre her pay sahibi taahhüt ettiği nakdî sermayenin ¼’ini peşin ödemek zorundadır. Kalan kısım ise şirketin tescilinden itibaren üç yıl içinde ödenmek zorundadır.  6762 sayılı TTK m. 529, sermaye koyma borcunda temerrüdü düzenlemiş ve temerrüdün sonuçlarından birinin ortaklıktan çıkarılma (ıskat) olduğunu 2. fıkrada açıkça hükme bağlamıştır[49].

    6102 sayılı TTK m. 585’de ise, limited şirketin, kanuna uygun olarak düzenlenen şirket sözleşmesinde, kurucuların limited şirket kurma iradelerini açıklayıp, sermayenin tamamını şartsız taahhüt etmeleri ve nakit kısmı hemen ve tamamen ödemeleriyle kurulacağı düzenlenmiştir. Buna göre 6102 sayılı TTK ile limited şirket kurulabilmesi, taahhüt edilen nakdî sermayenin tamamının peşin olarak ödenmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla, nakit sermaye koyma borcunun peşinen yerine getirilmemesi halinde sermaye getirilmemiş olduğu için ticaret sicil müdürlüğü şirket sözleşmesini kabul etmeyecek ve şirket kurulmayacaktır. Bir başka ifadeyle, 6102 sayılı TTK’da, limited şirket ortağının nakdî sermaye borcunda temerrüde düşmesi mümkün olmayacaktır[50].

    6102 sayılı TTK aynî sermaye konusunda da m 128/II’de sicile şerh ve güvenilir kişiye tevdi şartı getirmiş olup bu koşulların yerine getirilmemesi halİnde şirket sözleşmesinin ticaret sicil müdürünce kabul edilmeyeceğini düzenlemiştir.  Bu koşullara uyulması halinde şirketin tesciliyle birlikte ticaret sicil müdürü ilgili sicillere re’sen tescil talebini iletecektir. Diğer menkullerde ise şirket, tescil ile birlikte o menkul mal üzerinde doğrudan malik sıfatıyla tasarruf edebilecektir. Açıklanan gerekçelerle, 6102 sayılı TTK’da aynî sermaye koyma borcunda da ortağın temerrüde düşmesi söz konusu olamayacaktır[51].

    6102 sayılı TTK’nın özellikle limited şirketlerde nakdî sermayenin getirilmesi konusunda yapmış olduğu değişiklik dolayısıyla pay sahibinin temerrüdünün ihtimâl dışı kalması nedeniyle temerrüt hükümlerine yer verilmemiştir. Sonuç itibariyle 6102 sayılı TTK’da limited şirket ortağının sermaye koyma borcunda temerrüde düşmesi nedeniyle ortaklıktan çıkarılması müessesesi mevcut değildir.

B. TTK’DAKİ TİCARET ŞİRKETLERİNE İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERDEN DOĞAN ORTAKLIKTAN ÇIKARILMA

1.  Şirket Birleşmesi Durumunda Ortaklıktan Çıkarılma

    Yukarıda şirket birleşmeleri halinde birleşme sözleşmesiyle ortaklara yeni şirketten pay alma ya da ayrılma akçesi arasında seçim hakkı tanınabileceğini açıklamıştık. Bu halde ayrılma akçesini seçen ortakların ayrılma akçesini alarak ortaklıktan çıktığını belirtmiştir.

    Şirket birleşmeleri halinde ayrılma akçesini düzenleyen TTK m. 141 hükmünün ikinci fıkrasındaki düzenleme şu şekildedir:

    “Birleşmeye katılan şirketler birleşme sözleşmesinde, sadece ayrılma akçesinin verilmesini öngörebilirler.”

    Kanun koyucu birleşen şirketlere açıkça pay sahiplerine ayrılma akçesi verileceğine karar verilebileceğini düzenlemiştir. Bu yöndeki bir karar, ortaklara ayrılma akçelerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmaları sonucunu doğurmaktadır[52]. Kararın doğurduğu sonuçlar dikkate alınarak kararın alınabilmesi için gerekli olan karar yetersayı TTK m. 151/V’de yüzde doksan olarak düzenlenmiştir. TTK m. 141/II’nin gerekçesinde ise, şirket birleşmesine karşı olan azınlığın yüzde doksan çoğunluk kararıyla şirketten çıkarılabileceği, şirkette kalmasının çoğunluk tarafından istenmediği pay sahibinin şirketten çıkarılmasının bu hüküm ile sağlanabileceği ve özellikle huzuru bozan pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasının modern şirketler hukukunda gün geçtikçe ağırlık kazanan bir görüş olduğu belirtilmiştir.

    Şirket birleşmeleri yoluyla pay sahibinin ortaklıktan çıkarılması mümkün ise de şirket bölünmeleri ve tür değiştirmelerinde kanun koyucu bu imkânı tanımamış; hatta TTK m. 183’de tür değiştirme hallerinde ortakların ortaklıktan çıkarılamayacağı emredici bir şekilde ve açıkça düzenlenmiştir[53].

2.  Hâkim Şirketin Hâkimiyetini Hukuka Aykırı Bir Şekilde Kullanması Halinde Ortaklıktan Çıkma

    Yukarıda açıklanan bu hüküm TTK m. 202/I-b’de yer almaktadır. Hâkim şirketin hâkimiyetini kötüye kullanması ve denkleştirme yapmaması halinde bağlı şirketin her bir ortağının hâkim şirket ve onun yönetim kurulu üyelerine karşı dava açarak şirketin zararlarının tazminini isteyebilir. Açılan davada hâkim, davacının talebi halinde ya da re’sen, zararların tazmini yerine 2. fıkradaki gibi pay sahibinin payının gerçek değeri üzerinden satın alınmasına ya da duruma uygun düşen başka bir çözüme karar verebilir. Burada da hâkimin taleple bağlı olmadığı açıkça düzenlenmiştir. İşte hâkimin, davacı tarafından talep edilmemiş olmasına rağmen, hakkaniyete ve duruma uygun görmesi nedeniyle re’sen davacı ortağın paylarının hâkim şirket tarafından gerçek değeri üzerinden satın alınmasına karar vermesi hali, ortak için mahkeme kararıyla ortaklıktan çıkarılma halidir[54].

3. Hâkim Şirketin Azınlık Paylarını Satın Alması Yoluyla Ortaklıktan Çıkarılma

     6102 sayılı TTK şirket toplulukları hakkında ayrıntılı ve yeni birçok düzenleme getirmiştir. Bunlardan birisi TTK m. 208 hükmüdür. Madde şöyledir:

    “Hâkim şirket, doğrudan veya dolaylı olarak bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahipse, azlık şirketin çalışmasını engelliyor, dürüstlük kuralına aykırı davranıyor, fark edilir sıkıntı yaratıyor veya pervasızca hareket ediyorsa, hâkim şirket azlığın paylarını varsa borsa değeri, yoksa 202’nci maddenin ikinci fıkrasında öngörülen şekilde belirlenen değer ile satın alabilir.”

    Yeni bir düzenleme olan m. 208 ile özellikle azınlığın haklarını kötüye kullanarak şirketi işlemez hale getirmesi, hiçbir haklı sebep olmadan sadece işleyişi baltalamak amacıyla her karara karşı iptal davası açması, genel kurul görüşmelerini erteletmesi gibi durumlara karşı şirketi korumak amaçlanmıştır. Bu hükme göre bu tür durumlarda hâkim şirket, azınlığın paylarını varsa borsa değeri üzerinden, borsa değeri yoksa m. 202 ‘ye göre mahkemece tespit edilen değer üzerinden satın alarak azınlığı ortaklıktan çıkarabilecektir[55].

4. Payın İtfası Yoluyla Ortaklıktan Çıkarılma

     Ortaklık bilançosunda zarar bulunması halinde bilançoyu bu zarardan temizlemek amacıyla basit sermaye azaltılması yoluna gidilebilir. Bunun dışında şirketin sermayesi, konusuna göre gerçekten fazla geliyor olabilir. Bu durumda da kurucu sermaye azaltılması yoluna gidilebilir. Ancak ikinci tür sermaye azaltılması, birinci türe göre daha zor olup şirket alacaklılarına çağrı yapılmasını ve alacakların teminata bağlanmasını zorunlu kılar. Limited şirketlerde sermaye azaltılması konusunda TTK m. 592 hükmü, anonim şirket hükümlerine atıf yapmıştır. Bu nedenle limited şirketlerde sermaye azaltılması işlemleri, anonim şirket hükümlerine göre yapılabilecektir. Konumuzun kapsamı itibariyle sermaye azaltılması prosedürü hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyecektir. Ancak unutulmaması gereken husus, sermaye azaltılmasının bir esas sözleşme değişikliği olduğu ve bu nedenle sermaye azaltılması kararının bu nisapla alınması gerektiğidir. TTK m. 589’a göre limited şirketlerde şirket sözleşmesi, aksi şirket sözleşmesinde öngörülmediği takdirde, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.

    Sermaye azaltılırken kural olarak pay sahipleri arasında eşitlik ilkesi esas alınarak, tüm pay sahiplerinin paylarında aynı oranda itfa söz konusu olur. Bu şekilde pay sahiplerinin paylarının bir kısmının itfası halinde, pay sahiplerinin pay sahipliği kalan paylarla devam edeceğinden ortaklıktan çıkarılma gündeme gelmeyecektir. Buna karşılık şirket sözleşmesinde hüküm bulunması veya pay sahibinin kendisinin rızasıyla bazı pay sahiplerinin paylarının tamamı itfa edilebilir. Paylarının tamamı itfa edilen ortağın artık pay sahipliği sıfatı kalmamış olduğundan burada da bir tür ortaklıktan çıkarma hali mevcut olacaktır[56].

III. LİMİTED ŞİRKETTE ORTAĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKMASI VE ÇIKARILMASININ SONUÇLARI

A.    PAY SAHİPLİĞİ SIFATININ SONA ERMESİ

    Ortaklıktan çıkan ya da çıkarılan ortağın pay sahipliği sıfatı sona erer. Ortağın şirket sözleşmesinden doğan çıkma hakkını tek yanlı bozucu yenilik doğuran irade beyanıyla kullanması halinde çıkma, bu irade beyanının ulaşması anında hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır[57]. Ortağın ortaklıktan çıkmayı haklı sebeple mahkemeden talep etmesi halinde ortaklık sıfatı, mahkeme kararının kesinleşmesiyle sona erecektir[58]. TTK m. 638/II’ye göre mahkeme talep halinde, ortağın ortaklıktan doğan tüm hak ve borçlarının dava süresince dondurulmasına ya da ortağın durumunu teminat altına almak amacıyla başkaca önlemlere karar verebilir. Şirket birleşmesi, tür değiştirmesi ve bölünmesi hallerinde ortağın seçim hakkını ayrılma akçesi yönünde kullanması, oranların korunmadığı bölünme veya sadece ayrılma akçesi öngörülen birleşme durumundaki çıkma ya da çıkarılmalarda birleşme, bölünme veya tür değiştirme işleminin ticaret sicile tesciliyle ortaklık sıfatı sona erecektir[59]. Hâkim şirketin hâkimiyet hakkını kötüye kullanması nedeniyle ortağın mahkemeye başvurarak paylarının gerçek değeri üzerinden hâkim şirket tarafından alınmasını talep etmesi halinde de yine mahkeme kararı ve hâkim şirket tarafından payların satın alınmasıyla pay sahipliği sıfatı ortadan kalkacaktır. Sermaye azaltılması yoluyla payların itfasına karar verilmesi halindeyse ortağın tüm paylarının itfası yönünde alınan genel kurul kararıyla pay sahipliği sıfatı sona erecektir. Pay sahibinin tüm paylarını bir başkasına devretmesi halinde devreden pay sahibinin pay sahipliğinin sona ermesi, şirket sözleşmesinde aksine bir hüküm olmadıkça ortaklar genel kurulunun onay kararıyla gerçekleşecektir.

    Limited şirket ortağının şirket sözleşmesinde bulunan hükme göre ortaklıktan çıkarılması halinde, genel kurul tarafından çıkarma kararı verilmesiyle pay sahipliği sıfatı sona erecektir. Ancak pay sahibinin bu karara karşı iptal davası açması ve davanın kabulü halinde genel kurul kararı geçmişe etkili olarak ortadan kalkacaktır. Ayrıca iptal davasında mahkeme tarafından kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilebilir. Ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasının mahkemeden talep edilmesi halinde mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilip bu kararın kesinleşmesiyle ortaklık sıfatı sona erecektir[60]. Ortağın haklı sebeple şirketin feshini mahkemeden talep etmesi ve mahkemenin ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar vermesi halinde de durum aynıdır. Şirketlerin birleşmesi durumunda, sadece ayrılma akçesini öngören birleşme sözleşmesinin genel kurul tarafından kabul edilmesiyle çıkarılma gerçekleşmiş olacaktır. Hâkim şirketin TTK m. 208’e göre azınlık paylarını satın alırsa, satın alma işlemiyle birlikte pay sahipliği sıfatı sona erecektir.

    Açıklanan tüm bu haller, pay sahipliği sıfatının sona ermesinin iç ilişkide hüküm ve sonuç doğurduğu anlardır. Pay sahipliği sıfatının iç ilişkide sona ermesiyle pay sahibinin bu sıfatından doğan tüm hak ve borçları ortadan kalkacaktır[61]. Ancak pay sahibinin pay sahipliği sıfatının bulunduğu döneme ait ödenmemiş kâr payı alma gibi birtakım hakları mevcutsa bunları talep etme hakkı ile ortaklık ilişkisinin sona ermesinden sonra devam edecek şekilde belirlenen rekabet etmeme ve sadakat yükümlülüğü gibi yükümlülükler devam edecektir[62].

    Pay sahipliğinin sona ermesi dış ilişkide ancak ticaret sicile tescil ve ilân ile gerçekleşir[63]. Pay sahipliğinin hem iç hem de dış ilişkide aynı anda sona erdiği haller, yukarıda açıklandığı üzere, şirket birleşmeleri, bölünmeleri ve tür değiştirmeleri durumunda söz konusu olacaktır.

B.  AYRILMA AKÇESİ

1.  Ayrılma Akçesi Talep Hakkı ve Ayrılma Akçesinin Miktarı

     TTK m. 641/I’e göre, ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine göre hesaplanan bir ayrılma akçesinin kendisine ödenmesini talep etme hakkı vardır. Kanun koyucu ortağın ayrılmasından söz ettiğine göre, ayrılma akçesi, ortağın hem ortaklıktan çıkması hem de çıkarılması halinde talep edilebilecektir.

    Ayrılma akçesi, ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değeri esas alınarak belirlenecektir[64]. Payın gerçek değeri ile itibari değeri birbirinden farklı kavramlardır. Şirketin kârlı bir şirket olması halinde payın gerçek değeri, itibari değerin çok üzerinde olacaktır. Bunun tam aksi de mümkündür. Payın gerçek değeri üzerinde anlaşmaya varılamaması halinde payın gerçek değerinin mahkemece tespit edilmesi talep edilebilir[65]. Değer belirlenirken payın, ortağın ayrıldığı tarihteki gerçek değeri esas alınmalıdır. Ancak mahkeme kararıyla olan ayrılmalarda hangi tarihin esas alınacağı konusu doktrinde tartışmalıdır[66]. Bir görüşe göre mahkeme kararının kesinleştiği tarih esas alınmalıdır[67]. Yargıtay’ın da katıldığı diğer görüşe göre ise, şirketin davanın açıldığı andaki durumuna göre payın değeri tespit edilmelidir.    

    TTK m. 641/II ‘de; “Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilirler.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; kanun koyucu sadece şirket sözleşmesinde düzenlenen çıkma ve çıkarılma hallerine münhasır olarak ayrılma akçesi konusunun şirket sözleşmesiyle düzenlenmesine cevaz vermiştir[68]. Hükmün gerekçesine bakıldığında, bu düzenlemenin ortaklara keyfî, adalete tamamen ters ve müsadereye yakın bir düzenleme yapma hakkı vermediği, serbestinin genel hukuk ilkeleri ile sınırlandırıldığı açıkça belirtilmiştir. Hükme göre ortağa ödenecek olan ayrılma akçesi şirket sözleşmesiyle götürü bir miktar olarak belirlenebileceği gibi, ayrılmadan önceki son bilançoya ya da ayrılmanın gerçekleştiği dönem sonunda yapılacak bilançoya göre ayrılma akçesinin miktarının tespit edileceği gibi farklı esaslar kararlaştırılabilir[69]. Ancak şirketten ayrılan ortağın ayrılma akçesi hakkından feragat etmiş sayılacağı yönünde bir hüküm şirket sözleşmesine konamaz[70].

2. Ayrılma Akçesinin Muacceliyet Anı ve Ödenmesi

     TTK m. 642’de ayrılma akçesinin ödenmesi ve muacceliyet anına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Hükmün lâfzına baktığımızda maddenin kaleme alınış şeklinin çok iyi olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Madde metni ile hüküm gerekçesi birlikte incelendiğinde, ayrılma akçesinin muacceliyet anının, şirketin öz kaynaklarının bulunup bulunmadığına göre değiştiği sonucuna varılmaktadır. Buna göre; ortak şirketten ayrıldığında eğer şirketin ayrılma akçesini ödemeye yetecek kullanılabilir öz kaynakları varsa ya da ortağın ortaklıktan ayrılması şirketin esas sermayesinin azaltılmasına dayalıysa, yani pay bedeli oranında sermaye azaltılmışsa bu durumda ayrılma akçesi, ortağın şirketten ayrıldığı tarihte muaccel olacaktır.

        Ortağın ortaklıktan ayrıldığı anda şirketin ayrılma akçesini karşılayacak kadar öz sermayesinin bulunup bulunmadığı bir işlem denetçisi raporuyla tespit edilecektir. Şirketin üzerinde tasarruf edebileceği öz kaynaklarından anlaşılması gereken, şirketin serbest yedek akçeleridir. Ayrıca şirketin zararları da dikkate alınarak belirleme yapılır[71]. İşlem denetçisi raporuna göre şirketin serbest yedek akçelerinin ayrılma akçesini karşılayacak oranda olmadığı tespit edilmişse işlem denetçisi aynı raporla şirketin sermayesinin ne kadar azaltılması gerektiğini de belirleyecektir. Bu durumda, ayrılan ortağa ayrılma akçesi ödenebilmesi için, eksik kalan kısım kadar şirketin esas sermayesinde indirim yapılacaktır. Bu durumda kanun koyucu, ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel olmayacağını belirtmiş, böylece şirketin temerrüt faizi yükümlülüğü altına girmesini engellemiştir. 

    TTK m. 642/I-b hükmünde ayrılma akçesinin ortağın ayrılmasıyla muaccel hale geleceği haller arasında “Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Madde gerekçesindeyse, “Ayrılma akçesinin muaccel olabilmesi için ortağın ayrılabilmesi gerekir. Ortak ayrılamıyorsa, ortaklar genel kurulu gerekli onayı vermemişlerse akçe de muaccel olmaz.” şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Kanun koyucunun burada neyi kastettiği hükmün lafzından ve gerekçedeki ifadelerden anlaşılamamaktadır. Zira; ortaklar genel kurul kararı, şirket sözleşmesinde düzenlenen sebeplerle ortağın çıkarılması ile şirket sözleşmesinde ortakların çıkma hakkının düzenlenmediği ve diğer çıkma sebeplerinin de gerçekleşmediği hallerde oybirliğiyle onay aranan hallerde gereklidir. Ayrıca sadece ayrılma akçesi öngören birleşme sözleşmelerinin onayında genel kurul yetkilidir. Bu hallerde genel kurul tarafından gerekli yeter sayı ile karar alınamadığı takdirde çıkarmanın gerçekleşmeyeceği ve dolayısıyla ayrılma akçesinin gündeme gelmeyeceği açıktır, ayrıca düzenlenmesine gerek yoktur. Bu iki hal dışında genel kurul onayı gerektiren tek durum pay devridir. Ancak pay devrinde de devreden ortak pay bedelini devralandan almakta ve şirket tarafından ödenecek bir ayrılma akçesi gündeme gelmemektedir. Kanaatimizce TTK m. 642/I hükmündeki düzenleme, gerekçeden bağımsız olarak 6762 sayılı TTK’nın 551/IV hükmü ile aynı şekilde anlaşılmalıdır. Zira ilgili hüküm şöyledir: “Bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması ancak esas sermaye azaltılması hakkındaki hükümlere riayet şartiyle muteberdir. Şu kadar ki; ayrılan ortağın hakları, şirketin esas sermayesinin itibari miktarını geçen mallarından ödenir veya payı sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi hakkındaki hükümler gereğince paraya çevrilirse yahut başka bir ortak tarafından devralınırsa esas sermayenin azaltılması hakkındaki hükümlere riayet etmeye lüzum yoktur.” Görüldüğü gibi 6762 sayılı TTK m. 551/IV, ayrılan ortağın ayrılma payının mevcut durumda şirketin serbest malvarlığıyla ya da ayrılan ortağın payının başka bir ortak tarafından devralınması halinde bu devir bedelinden ödeneceğini, dolayısıyla esas sermayenin etkilenmeyeceğini belirtmiş; bu haller dışında esas sermaye indiriminin gerekli olduğunu belirtmiştir. İşte 6102 sayılı TTK m. 642/I hükmüyle aynen bu durum ifade edilmeye çalışılmış ise de hem hüküm hem de gerekçe hatalı bir şekilde kaleme alınmıştır. Sonuç itibariyle; ayrılan ortağın ayrılma akçesinin şirketin serbest yedek akçelerinden karşılanabiliyor olması, çıkan ortağın payının bir başkası tarafından hemen devralınması ya da ortaklıktan ayrılmanın esas sermaye azaltılmasından kaynaklanması hallerinde ayrılma akçesi alacağı derhal muaccel hale gelecektir. 

    TTK m. 642/III’de ayrılan ortağın ayrıldığı anda yeterli öz kaynak bulunmaması nedeniyle muaccel hale gelmeyen ayrılma akçesinin ne zaman muaccel olacağı konusunda bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kanun koyucu öncelikle ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmının, şirkete karşı olan tüm diğer alacaklardan sonra gelen bir alacak hakkı oluşturduğunu düzenlemiştir. Buradaki “ödenmeyen kısım” ibaresinden çıkan sonuç kanaatimizce, ortağın ortaklıktan ayrıldığı tarihte şirketin bir miktar serbest yedek akçesi var ancak tüm ayrılma akçesini karşılamıyorsa, ayrılma akçesinin karşılanabilecek kısmının derhal muaccel olacağı ve şirket tarafından ödeneceği, geri kalanının ise muaccel olmayacağıdır. Hükmün son cümlesinde ise; “Bu husus yıllık raporda kullanılabilir özkaynak tutarının tespiti ile muaccel hale gelir.” şeklindedir. Gerekçede üçüncü fıkraya yer verilmemiştir. Hükmün lafzından çıkan sonuç kanaatimizce,  ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmının ancak şirketin diğer tüm alacaklılarının alacaklarını almasından sonra yeterli öz kaynak tespit edilmesi halinde muaccel olacağıdır. Ancak burada finansal tablo değil de “yıllık rapor” ibaresinin kullanılmış olması da bir diğer eleştiri noktasıdır.

    Hüküm, şirketin öz kaynaklarının ayrılma akçesini karşılamaya yetmediğinin tespiti halinde işlem denetçisi tarafından belirlenen oranda esas sermaye indirimi yapılmasını öngörmüş; ancak daha sonra son fıkrada ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmının diğer alacaklıların alacak haklarından sonra gelmek üzere son sıraya alınacağını düzenlemiştir. Bu iki düzenleme kanaatimizce çelişki oluşturmaktadır. Son fıkra ancak limited şirketin esas sermayesinin kanun koyucu tarafından öngörülen alt sınırda bulunması ve bu nedenle sermaye indirimine gidilmesinin mümkün olmaması hallerine özgü bir düzenleme olarak düşünülebilir. Doktrinde PULAŞLI tarafından da limited şirketin sermayesinin kanunen öngörülen alt sınırda olması nedeniyle sermaye azaltılması yoluna gidilememesi ve şirketin yeterli öz kaynağının bulunmaması halinde ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmesinin iki şekilde mümkün olabileceği belirtilmiştir. Bunlardan ilki, yeterli öz sermayenin oluşmasının beklenmesidir. Bu, oldukça uzun bir süreç olabilecek ve ayrılan pay sahibinin mağduriyetine neden olabilecektir. İkincisi ise, ödenmesi gereken ayrılma akçesi oranında esas sermaye artırımı ve aynı anda sermaye azaltılması yapılmasıdır. Bu ikinci yol, ayrılan ortağın menfaatlerine uygun ve mağduriyetine sebep olmayacak bir çözüm tarzıdır[72].

    SONUÇ

    6102 sayılı TTK’ya göre limited şirket ortağının şirket sözleşmesinde belirtilen hallerde, haklı sebeplerin bulunması halinde ve tüm pay sahiplerinin ittifakı ile kabul edilmesi halinde ortaklıktan çıkması ve çıkarılması mümkündür. Bunun dışında limited şirket ortağının haklı sebeple şirketin feshini mahkemeden talep etmesi halinde hâkim re’sen ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verebilir. 6102 sayılı TTK, limited şirket ortağına, başka bir ortak tarafından başlatılan çıkma prosedürüne katılma imkânı tanımıştır. Pay sahibinin limited şirketten çıkabilmesinin bir yolu ise payını devretmesidir. Ancak bunun mümkün olabilmesi için şirket sözleşmesinde aksine bir düzenleme bulunmaması halinde şirket genel kurulunun onayı gerekmektedir.

    6102 sayılı TTK, ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler arasında şirket birleşmelerini, bölünmelerini ve tür değiştirmelerini düzenlemiş ve bu işlemler sırasında pay sahiplerine ayrılma akçesi hakkı tanınabileceği düzenlenmiştir. Ayrılma akçesinin seçimi halinde ortaklıktan çıkma sonucu ortaya çıkacaktır. Birleşmelerde ayrılma akçesinin şirket tarafından zorunlu kılınması mümkün olabilmektedir. Bu durumda da ortaklıktan çıkarma söz konusu olmaktadır. Ayrıca hâkim şirketin hâkimiyetini kötüye kullanması halinde ortağın ortaklıktan çıkma hakkının bulunduğu düzenlenmiştir. Buna karşılık şirketteki azınlığın azınlık hakkını kötüye kullanarak şirketi işlemez hale getirmesi halinde azınlıkların paylarının şirket tarafından satın alınarak azınlık pay sahiplerinin şirketten çıkarılması sağlanabilir.

    Ortaklıktan çıkma veya çıkarılma halinde ortağın başlıca hakkı, ayrılma akçesi talep hakkıdır. Ayrılma akçesinin muaccel olduğu an ise şirketin ayrılma akçesini ödeyebilecek öz kaynağının bulunup bulunmadığına göre belirlenmektedir.

[1] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 33; TAŞDELEN, s. 177. BAŞTUĞ ise bu durumda ikili bir ayrıma gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Buna göre öncelikle şirketin esas sermayeyi aşan malvarlığının bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Zira, çıkma halinde ödenecek olan ayrılma akçesi, şirketin esas sermayesini aşan kaynaklarından ödenecektir. Eğer şirketin, ortaklarca çıkma hakkının kullanılması halinde ayrılma akçelerini karşılayabilecek tutarda serbest malvarlığı varsa şirket sözleşmesi değişikliği yoluyla çıkma hakkı getirilebilir. Buna karşılık; şirketin esas sermayesini aşan malvarlığı değeri yoksa ya da ortakların çıkma hakkını kullanması halinde ödenmesi gerekecek olan ayrılma akçesini karşılamaya yetmiyorsa şirket sözleşmesi değişikliğiyle ortaklara şirketten çıkma hakkı tanınamaz. Aksi halde, ayrılma akçelerinin ödenmesi için sermaye azaltılması yapma zorunluluğu doğacak ve bu, ortakların müktesep haklarının ihlâli anlamına gelecektir (BAŞTUĞ, s. 30 vd.).

[2] BAŞTUĞ, s. 30 vd.

[3] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 34.

[4] BAŞTUĞ, s. 40; PULAŞLI, s. 1044; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 31 vd.; TAŞDELEN, s. 178.

[5] BAŞTUĞ, s. 42.

[6] BAŞTUĞ, s. 35.

[7] BAŞTUĞ, s. 35.

[8] BAŞTUĞ, s. 42.

[9] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 28; TAŞDELEN, s. 190.

[10] BAŞTUĞ, s. 29.

[11] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 43; TAŞDELEN, s. 106.

[12] TAŞDELEN, s. 180.

[13] BAŞTUĞ, s. 47; TAŞDELEN, s. 180 vd.

[14] BAŞTUĞ, s. 43 vd.; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 41; TAŞDELEN, s. 182 vd.

[15] BAŞTUĞ, s. 53; TAŞDELEN, s. 189.

[16] BAŞTUĞ, s. 53; TAŞDELEN, s. 189.

[17] BAŞTUĞ, s. 52 vd.; PULAŞLI, S. 1045; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 38; TAŞDELEN, s. 189.

[18] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 38.

[19] BAŞTUĞ, s. 52.

[20] Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PULAŞLI, s. 236 vd.

[21] TAŞDELEN, s. 171.

[22] Ticaret şirketlerinin birleşmeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PULAŞLI, s. 85 vd.

[23] TAŞDELEN, s. 143.

[24] Şirket bölünmeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PULAŞLI, s. 147 vd.

[25] TAŞDELEN, s. 158.

[26] Şirketlerin tür değiştirmesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PULAŞLI, s. 189 vd.

[27] TAŞDELEN, s. 167.

[28] TAŞDELEN, s. 88, 89.

[29] PULAŞLI, devir sözleşmesinin yazılı olması koşulunun bir geçerlilik şartı olduğunu belirtmiş ise de imzaların noterce onaylanması konusunda aynı görüşü kabul etmemektedir. Yazara göre, pay devri sözleşmesi yazılı olarak yapılmış ve şirket genel kurulu tarafından payın devrine onay verilmişse, her ne kadar imzalar noter tarafından onaylanmamış ise de yapılan pay devri geçerli olmalıdır. Buna karşılık yazılılık koşulu da yerine getirilmemiş; ancak genel kurul tarafından devir işlemi onaylanmış olsa dahi yapılan pay devri geçerli olmayacaktır (PULAŞLI, s. 1019). Yazarın yazılılık koşulu ile imzaların noterce onaylanması koşulu arasında bu şekilde bir ayrıma varmış olmasının dayanağının ne olduğu tarafımızca anlaşılamamıştır.

[30] TAŞDELEN, s. 99.

[31] TAŞDELEN, s. 103.

[32]TAŞDELEN, s. 100.

[33] TAŞDELEN, s. 104 vd. Ayrıca TAŞDELEN bahsi geçen bildirimin taraflarca yapılmaması ve menfaatin bulunması halinde üçüncü kişilerce de yapılabileceğini kabul etmektedir (TAŞDELEN, s. 104).

[34] TAŞDELEN, s. 105.

[35] PULAŞLI, s. 1015; TAŞDELEN, s. 105.

[36] Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PULAŞLI, s. 1030 vd.; TAŞDELEN, s. 113 vd.

[37] ÖZTÜRK DİRİKKAN tarafından bu durum, ortaklıktan çıkma halleri arasında sayılmış olmasına karşılık ortaklıktan ayrılma halinin pay sahibinin iradesi dışında, şirketin onay vermemesi ve payı gerçek değeri üzerinden kendisinin, ortaklardan birinin ya da bir üçüncü kişinin alacağını önermesi üzerine pay sahibinin payı devretme zorunluluğunun bulunması nedeniyle burada çıkma yerine çıkarılma olduğunu söylemek daha kolaydır. Zira, bu durumdaki pay sahibinin sadece pay için önerilen değere itiraz etme ve gerçek değerin mahkemece tespitini isteme hakkı mevcut olup, payı devirden imtina etme hakkı bulunmamaktadır (ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 35 vd.).

[38] PULAŞLI, s. 1023 vd.; TAŞDELEN, s. 134.

[39] PULAŞLI, s. 1025; TAŞDELEN, s. 107.

[40] TAŞDELEN, s. 110.

[41] TAŞDELEN, s. 110.

[42] BAŞTUĞ, s. 59; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 78; TAŞDELEN, s. 221 vd.

[43] BAŞTUĞ, s. 60.

[44] İki ortaklı limited şirketlerde ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasının genel kurul kararı aranmaksızın doğrudan mahkemeden istenebileceği yönünde bkz. ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 74.

[45] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 84.

[46] BAŞTUĞ, s. 55 vd.;  ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 70 vd.; TAŞDELEN, s. 223.

[47] PULAŞLI, s. 1053; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 50.

[48] BAŞTUĞ, s. 57; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 91 vd.

[49] Iskat prosedürü hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. BAŞTUĞ, s. 57 vd.; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 54 vd.

[50] TAŞDELEN, s. 219.

[51] TAŞDELEN, s. 220. Yazar bu şekilde açıklama yaptıktan sonra yine de ortağın sermaye koyma borcunda temerrüde düşmesi halinde her zaman haklı sebeple ortaklıktan çıkarılabileceğini belirterek kanaatimizce çelişkili bir sonuca varmıştır.

[52] TAŞDELEN, s. 144, 208.

[53] TAŞDELEN, s. 211 vd.

[54] TAŞDELEN, s. 213 vd.

[55] TAŞDELEN, s. 215.

[56] TAŞDELEN tarafından payın itfasının bir çıkma hali olduğu belirtilmiştir (TAŞDELEN, s. 191 vd.).

[57] PULAŞLI, s. 1059; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 96; TAŞDELEN, s. 197.

[58] BAŞTUĞ, s. 75; PULAŞLI, s. 1059; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 96; TAŞDELEN, s. 197.

[59] TAŞDELEN, s. 146 vd., 159 vd., 168.

[60] BAŞTUĞ, s. 75; TAŞDELEN, s. 226.

[61] BAŞTUĞ, s. 70; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 99; TAŞDELEN, s. 198.

[62] BAŞTUĞ, s. 70 vd.; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 100; TAŞDELEN, s. 199.

[63] BAŞTUĞ, s. 70; PULAŞLI, s. 1059; ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 97; TAŞDELEN, s. 199, 227.

[64] Gerçek değer hesaplama yöntemleri hakkında bkz. ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 106 vd.

[65] TAŞDELEN, s. 205.

[66] TAŞDELEN, s. 203.

[67] ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 147 vd.

[68] Ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZTÜRK DİRİKKAN, s. 130 vd.

[69] BAŞTUĞ, s. 80.

[70] BAŞTUĞ, s. 80.

[71] PULAŞLI, s. 1057.

[72] PULAŞLI; s. 1058.