Şirket Bölünmeleri

                                                          

 *Av. Çiğdem AKKAN

     6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) yürürlüğe girmeden önce şirket bölünmeleri Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) hükümlerine göre yapılmaktaydı. Ancak 6102 sayılı yeni TTK’nın 159 vd. maddelerinde şirket bölünmelerine ilişkin hükümler ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve önemli bir eksiklik böylece giderilmiştir.

    Şirket bölünmesi yoluna gidebilecek olan şirketler sadece sermaye şirketleri ve kooperatifler olup şahıs şirketlerinin bölünmesi mümkün değildir. Şirket bölünmeleri tam ve kısmi bölünme olarak iki şekilde gerçekleşebilir. Tam bölünmede şirket tüm malvarlığını aktif ve pasifleriyle birlikte bölümlere ayırarak diğer şirketlere devretmekte, bölünen şirket infisah ederek tüzel kişiliği sona ermektedir. Kısmi bölünmede ise bölünen şirketin malvarlığının sadece belirli bir kısmı, kısmi külli halefiyet yoluyla diğer şirkete devrolmakta, bölünen şirket ise varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

    Bölünen şirket, önceden mevcut olan bir şirkete bölünebileceği gibi yeni kurulan bir şirkete de bölünebilir. Birinci halde taraflar arasında bölünme sözleşmesi, ikinci haldeyse bölünen şirket tarafından tek taraflı olarak bölünme planı hazırlanır. Bölünme planı ya da sözleşmesine bölünen şirketin son bilançosu, eğer son bilanço üzerinden altı aydan fazla zaman geçmişse çıkarılacak ara bilanço eklenir. Bölünme sözleşmesi ya da planında mutlaka bölünen kısma ilişkin aktif ve pasiflerin tam olarak belirtilmesi gerekmektedir. Tam bölünme halinde pasiflerden bir kısmı bilerek ya da unutma sonucu bilmeyerek bölünme sözleşmesi ya da planının dışında tutulmuşsa, bu borçtan dolayı bölünmeye katılacak olan tüm şirketler müteselsil olarak sorumlu olacaklardır. Bu nedenle özellikle tam bölünmelerde tüm borçların bölümlere ayrılması çok önemlidir. Kısmi bölünmelerde ise bölünme planı ya da sözleşmesine dâhil edilmeyen aktif ve pasifler bölünen şirkette kalacaktır. Bölünmeye katılan şirketlerin yönetim kurullarında bölünme raporu hazırlanması gerekmektedir. Tüm bu belgeler ile son üç yıla ait finansal tablolar ve faaliyet raporları birlikte ilân edilerek ortakların incelemesine açılmalıdır. Ayrıca bu süreçte kesinlikle unutulmaması gereken bir aşama vardır ki o da alacaklılara yapılacak çağrıdır. Alacaklılara yapılacak çağrı sonucunda alacaklılar, alacaklarının teminat altına alınmasını talep edebilirler. Bu durumda alacaklılara gerekli teminatların gösterilmesi zorunludur. Aksi halde bölünme kararı alınamaz. Bir başka deyişle, alacaklılara çağrı yapılmaması ve alacaklıların talep etmesine rağmen teminat gösterilmemesi, bölünme işleminin yapılmasını engelleyecektir. Ancak alacaklıların zarar görmeyeceğinin kanıtlanması halinde bu aşamanın atlanması mümkün olabilmektedir. Tüm bu süreç tamamlandıktan sonra bölünme sözleşmesi veya planı genel kurul onayına tâbi tutulur. Genel kurul tarafından yeterli çoğunlukla kabul edilen bölünme kararının tescil ve ilanı ile bölünme işlemi tamamlanır. Tabi ki bu süreçte kısmi bölünme halinde bölünen şirketin sermaye azaltması, bölünülen şirketin ise yeni kurulan bir şirket olmadığı takdirde eş zamanlı olarak sermaye arttırması gerekmektedir. Ancak kayıtlı sermaye sisteminde bölünülen şirketin tavan sermayesi yeterli olmasa dahi yönetim kurulu kararıyla sermaye arttırımı yapılabilmekte ve esas sözleşme değişikliği gerekmeksizin işlem tamamlanabilmektedir. Yeni kurulan şirkete bölünme yapılıyorsa yeni şirketin kuruluşunun bu işlemlerle eş zamanlı olarak yapılması gerekmektedir.

    Şirket bölünmelerinde en hassas konulardan bir diğeri, şirket ortaklarının haklarının korunmasıdır. Ortaklara, bölünmeye katılan tüm ortaklıklarda mevcut pay oranlarında payın tahsisi halinde simetrik bölünme söz konusudur. Aksi halde asimetrik bölünmeden bahsedilecektir. Asimetrik bölünme halinde ortağın bölünmeye katılan şirketlerden birinde eksilen payı, diğer şirketlerde yapılacak arttırım ile dengelenmelidir.

    Temel noktalarıyla değinmeye çalıştığım şirket bölünmeleri aslında çok ayrıntılı ve karmaşık bir konudur. Gerek tasfiye gerekse özellikle taşınmaz malvarlığı devrinde KVK’daki istisnalardan yararlanmak amacıyla tercih edilen bir yol olduğundan sıklıkla karşımıza çıkan bir konu olması itibariyle son derece önemlidir. Bu nedenle sürecin, konusunda uzman olan yeminli mali müşavir, serbest muhasebeci ve mali müşavir ile birlikte en az bir hukukçudan oluşan bir takımla takibi, işlemin hatasız bir şekilde sonuçlanması için zaruridir.